16/10/2024
  1. Anasayfa
  2. Akdeniz Bölgesi
  3. Isparta'da Gezilecek Yerler I Gül ve Lavanta Kokulu Şehir

Isparta'da Gezilecek Yerler I Gül ve Lavanta Kokulu Şehir

Akdeniz Bölgesi'nin kuzeybatısında konumlanmış olan Isparta, ülkemizin gül cenneti olarak ün kazanmış bir yerdir. Göller Yöresi içinde bulunmasından dolayı verimli topraklara sahip olan Isparta, binlerce yıl boyunca çeşitli medeniyetlerin yerleşim yeri olarak tercih ettiği bir bölge olmuştur. Bu uzun tarihsel süreç sonucunda zengin tarihi mekanları ve doğal güzellikleriyle donatılmış bir hal almıştır. Bu nedenle Isparta, turistik açıdan keşfedilmeye değer birçok noktaya ev sahipliği yapar.

Isparta'nın görülmesi gereken noktalarını 3-4 günlük bir süre içerisinde gezebilirsiniz.

Akdeniz ve kara ikliminin etkilerini taşıyan Isparta'da, yaz ayları sıcak ve kurak, kış ayları ise soğuk ve sert geçer. Ünlü Lavanta Bahçelerini görmek isterseniz, hasat zamanı olan Temmuz ve Ağustos aylarında seyahat etmenizi öneririz. Ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta, bu dönemlerde yoğun turist akını olduğu için konaklama seçeneklerini önceden ayarlayarak herhangi bir sıkıntı yaşamamanızı tavsiye ederiz.

Doğal Güzellikler, Park ve Bahçeler

1-     Kovada Gölü

 Kovada Gölü

Eğirdir İlçesi'nin 29 kilometre güneyinde yer alan Kovada Gölü, oldukça özel bir göl niteliğindedir. Eşsiz bitki örtüsü çeşitliliği ve vahşi yaşamın zenginliği ile birlikte, açık havada dinlenme ve eğlenme olanaklarıyla büyük potansiyele sahiptir. Bu nedenle Kovada Gölü ve çevresi milli park statüsüne layık görülmüştür. 6534 hektarlık bu milli park ve çevresi, doğa araştırmaları, kamp yapma, yürüyüş, manzara seyretme, kuş gözlemi ve tırmanma gibi etkinlikler için büyük bir alan sunmaktadır.

Eğirdir-Kovada Gölü Milli Parkı Bisiklet Rotası

Bu bisiklet rotası, Eğirdir otogar önünden başlayarak Kovada Gölü Milli Parkı'nda sonlanan bir parkurdur. Yolun tamamı asfalt kaplıdır. İlk 4 kilometrelik bölüm Eğirdir-Konya Karayolu olarak hizmet vermektedir, bu nedenle bisikletçilerin bu bölümde dikkatli olmaları önemlidir. 4. kilometrede yer alan Kovada Gölü Milli Parkı tabelasından sağa dönülerek parkurun devamına geçilir. Bu noktadan itibaren parkur büyük ölçüde aynı yolda ilerler. Yolda çok az iniş ve çıkış bulunmaktadır. Boyunca, sağ ve sol tarafta elma bahçeleri gözlemlenebilir. Eylül ve Ekim aylarında elma hasadı yapıldığı için bu dönemde traktör ve kamyonların sıkça yol kullandığını göz önünde bulundurmalısınız.

Yaklaşık 23 kilometre ilerledikten sonra, Kovada Gölü Milli Parkı yol ayrımına ulaşılır ve buradan sola dönülür. Son 3 kilometrelik bölüm ise ziyaretçilere Kovada Gölü'nün eşsiz manzarasını sunarak bitiş noktasına ulaşma imkanı sağlar.

Kovada Gölü Yürüyüş Parkuru

Milli parka ulaştığınızda, daha fazla bilgi ve yürüyüş rotası seçeneklerini öğrenmek için ziyaretçi tanıtım merkezini ziyaret edebilirsiniz. Tanıtım merkezinin önünden başlayan patika, kısa bir süre sonra sizi küçük bir iskeleye getirir. Bu nokta, güzel fotoğraflar çekmek için ideal bir konum sunar. Güzergah boyunca yaklaşık 100 metre ilerledikten sonra, sağa doğru yönelen bir patika ayrımı görürsünüz. Bu patika, göl kıyısına paralel olarak ilerler. 200 metre sonrasında ikinci bir iskele bulunmaktadır. İskeleden 100 metre sonra karşınıza çıkan bir yol ayrımında, yürüyüşü kısa tutmak isterseniz sola dönebilirsiniz. Eğer daha uzun bir yürüyüş yapmak isterseniz, düz devam etmelisiniz. Düz gittiğinizde, yaklaşık 1,5 kilometrelik bir güzergah boyunca yarımadanın etrafını dolaşabilirsiniz.

Yarımadanın en yüksek noktasına ulaştığınızda, harika göl manzaralarını yakalayabileceğiniz bir gözetleme kulesine erişirsiniz. Kuleyi geçtikten sonra, 900 metrelik bir yürüyüşle ziyaretçi tanıtım merkezine geri dönersiniz ve parkur tamamlanmış olur. Toplam parkur uzunluğu 3 kilometredir.

2-     Eğirdir Gölü

Eğirdir Gölü

Eğirdir Gölü, günün değişik saatlerinde renklerini değiştiren, özellikle gün batımında göz alıcı manzaralar sunan, etrafı elma ve şeftali bahçeleriyle çevrili, berrak plajlarıyla ünlü olan Türkiye'nin dördüncü büyük doğa harikası gölüdür.

Eğirdir Gölü, Sultan ve Karakuş Dağları arasında ve il sınırlarının tam ortasında konumlanmıştır. Kuzey-güney yönünde 50 kilometre uzunluğa sahip olan gölün, doğu-batı genişliği ise 3 ila 15 kilometre arasında değişmektedir. Eğirdir Gölü, yaklaşık 3.309 km²'lik bir havzanın sularını toplamaktadır. Gölün oluşumunda karstik yapı büyük bir rol oynamıştır. Ana kalkertemel üzerinde bulunan çöküntü olukları birleşerek gölü oluşturmuştur. Deniz seviyesinden 916 metre yükseklikte bulunan gölün, ortalama derinliği 12 metre civarındadır. En derin noktası ise Eğirdir'e yakın yerlerde 16.5 metredir.

Eğirdir Gölü'nün güneybatı sahilinde derin ve sakin koylar bulunur. Sarp kayalar ve vadiler, bu koylara etkileyici bir görünüm kazandırır. Göl, kuzeyden güneye uzanır ve yeraltı su kaynakları ile beslenir. Bu kaynak suları, gölün farklı bölgelerinde çeşitli noktalardan yüzeye çıkar. Ayrıca göl, çevredeki pınarlardan da beslenir. Bunlar arasında en belirgin olanları, Kanlı Palamut Pınarı ile bu pınarın hemen güneyinde yer alan Karaot Avlığı Pınarı ve Tırtar bölgesinden gelen Koca Pınar ve Havutlu Pınarlarıdır.

Eğirdir Gölü'nde poyraz rüzgarları bazen tehlikeli dalgaların oluşmasına neden olabilir. Göl, iki bölüm halinde ayrılır. Kuzeyde kalan daha küçük kısma Hoyran Gölü, güneyde kalan kısma ise Eğirdir Gölü denir. Her iki gölü Hoyran Boğazı birbirine bağlar. Gölün kıyıları genellikle dik bir yapıya sahiptir. Ancak Gelendost ve Hoyran yörelerinde göl kıyısında bataklık alanlar da bulunur. Gölde, Eğirdir ilçesinin üzerine kurulduğu yarım adanın bir uzantısı olarak iki küçük ada yer alır: Can Ada ve Yeşilada (Nis). Son yıllarda göl suyunun düşmesiyle, bu adalar Eğirdir'e ve birbirlerine bağlanmıştır. Gölde farklı türde balıklar bulunur. En bilinenleri ise çapak, siraz, çiçek, levrek ve sudak türleridir.

3-     Akpınar Köyü Seyir Terası

Akpınar Köyü Seyir Terası

Akpınar Köyü, Eğirdir şehir merkezine 7 kilometre uzaklıkta sevimli bir köydür. Buradan Eğirdir Gölü, Yeşil ve Can Adaları, Barla ve Anamas Dağları ile Boğaz Ovası'nı görmek isteyenler, sıcak bir çay eşliğinde gözleme yiyerek keyifli bir deneyim yaşayabilirler.

Eğirdir-Sivri Dağı Yürüyüş Parkuru: Bu parkur, Akpınar Köyü Camisi'nden başlar ve batıya doğru yönelir. Köyün çıkışında sola dönülerek (güneye) yönlendirilir (N37° 50.636' E30° 50.776'). Stabilize yolu takip ederek ilerlemeye başlarsınız. Mezarlığın karşısına geldiğinizde, giriş ve çıkışta sağa ayrılan küçük yolları takip ederek ilerlemeniz gerekmektedir. Küçük rampaları aşarak ilerleyen yol, 2 kilometre sonra Prostanna Antik Kenti kalıntılarına ulaşır.

Bu noktada yürüyüşe kısa bir ara verip, göl manzarasını fotoğraflayabilirsiniz. Parkurun devamı biraz daha zorlu bir bölümdür. Çünkü zirveye ulaşmak için 200 metrelik dik bir yükselti bulunmaktadır. Ayrıca bu bölüm patika tarzında ilerler ve bazen taşlı zemin üzerinde yol alır. Bu nedenle yürüyüşçülerin dikkatli olmaları, belirtilmiş rota üzerinde ilerlemeleri önemlidir.

4-     Altınkum Plajı

 Altınkum Plajı

  Eğirdir merkezine 3 kilometre uzaklıkta yer alan Altınkum Plajı, konumu gereği koy içinde bulunması nedeniyle ince kumlu bir yapıya sahiptir. Sakin ve yüzme için son derece uygun olan bu göl, kıyıdan 200 metre açılsanız bile sığ bir alanı kaplar, bu da güvenli bir yüzme deneyimi sunar. Yapılan çalışmalar sonucunda mavi bayrak ödülü alan plajda, soyunma kabinleri, duşlar, büfeler ve 50 çadırlık kamping alanı gibi olanaklar mevcuttur.

5-     Bedre Koyu Plajı

Bedre Koyu Plajı

Türkiye'nin üçüncü büyük gölü olan Eğirdir Gölü'nün Bedre Köyü kıyısında bulunan plaj, yaz aylarında turistler tarafından sıklıkla tercih edilen bir halk plajı olarak ün kazanmıştır. Yaklaşık olarak 160 bin metrekarelik bir alanda, 1500 metre uzunluğunda sahil şeridi bulunmaktadır.

Her 100 metrede bir olmak üzere on adet soyunma-giyinme kabini, duş ve üç adet su kaydırağına sahip aquapark, büfe, 1500 araçlık ücretsiz otopark, çadır ve karavan alanları gibi olanaklar bulunmaktadır. Bu plajda iç içe her türlü ihtiyaç düşünülmüş durumdadır. Her yıl yaz aylarında günde ortalama 3 bin kişi tarafından ziyaret edilen bu plaj, sunduğu olanaklarla adeta bir tatil cenneti haline gelmiştir.

Eğirdir ile Yeşilada arasında yer alan, yalnızca piknik alanı olarak kullanılan yaklaşık 7 dönümlük küçük bir adacıktır. Bu ada, Atatürk'ün Eğirdir'i ziyareti sırasında dikkat çekmiş ve 01 Şubat 1933 tarihli Belediye Encümen Kararıyla Atatürk'e hediye edilmiştir. Daha sonra bu ada, Atatürk'ün mirasçılarından Eğirdir Belediyesi'ne geçmiştir.

6-     Can Ada

Can Ada

Can Ada, çadır ve karavan turizmi için harika bir mekan sunar. Aynı zamanda piknik yapmak için de mükemmel bir yerdir. Doğal güzellikleri ve piknik alanı olarak kullanılabilirliği sayesinde, çevredeki halk arasında en popüler yerlerden biridir.

7-     Yeşilada
Eğirdir'in en etkileyici turistik noktalarından biri olan Yeşilada, şehir merkezine 1 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Hem yerli hem de yabancı ziyaretçiler için ada üzerindeki pansiyon sektörü oldukça gelişmiştir.

Özellikle balık restoranları, Yeşilada'nın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Ada, doğal güzellikleri ve yeşil alanlarıyla birlikte tarihi yapılarıyla da dikkat çekmektedir. Ada Camii, Aya Stefanos Kilisesi, Yeşilada Hamamı ve Şeyh Muslihiddin Türbesi gibi tarihi yapılar ziyaretçileri büyülemektedir. Hem doğal güzellikler hem de zengin tarihi dokusuyla Yeşilada, Eğirdir'in en cazip turistik destinasyonlarından biridir.

8-     Karacaören Baraj Gölü

 Karacaören Baraj Gölü

1989 yılında ülkemizin enerji üretimi santrallerinden biri olarak hayata geçirilen Karacaören Baraj Gölü, Aksu Çayı üzerinde konumlanmıştır. Bu göl, aynı zamanda bölgedeki sulama ihtiyacını karşılayan önemli bir su kaynağıdır. Isparta ve Burdur illerinin sınırları içerisinde yer alan göl, hem enerji üretimi hem de sulama amaçlarına hizmet etmektedir. Bölgeye ayrı bir güzellik katmaktadır.

Isparta'nın keşfedilmeye değer yerleri arasında yer alan Karacaören Baraj Gölü, etkileyici doğasıyla ön plana çıkar. Göl çevresinde yer alan kızılçam ve anıt ağaçlar, ziyaretçilere büyülü bir manzara sunar. Yaz aylarında olduğu kadar kış aylarında da hem yerli hem de yabancı turistleri ağırlayan bu göl, su sporları yapma imkanı da sunmaktadır. Ayrıca göl çevresinde bulunan geleneksel balıkçı lokantalarında lezzetli balıkları tadabilirsiniz. Karacaören Baraj Gölü, doğal güzellikleri, su sporları olanakları ve lezzetli yemekleriyle ziyaretçilere keyifli anlar yaşatmaktadır.

9-     Beyşehir Gölü

 Beyşehir Gölü

Batı Toroslar'ın Anamas Dağları'nın kuzeybatı-güneydoğu yönü boyunca uzanan Beyşehir Gölü, tektonik kökenli bir çukurluğun sularla dolması sonucu oluşmuştur. Van Gölü ve Tuz Gölü'nden sonra Türkiye'nin üçüncü büyük gölü olan Beyşehir Gölü, Konya ile Isparta arasında konumlanmış olup İç Anadolu Bölgesi'nin su ihtiyacını karşılamaktadır. Ayrıca tarım alanlarının sulanması için de Beyşehir Gölü'nün su kaynaklarından yararlanılmaktadır.

Beyşehir Gölü, diğer göller gibi balıkçılık alanlarından biridir ve bu alanda kontrollü bir avlanma gerçekleştirilmektedir. Gölde su ve dağ sporları gibi çeşitli aktiviteleri yapabilirsiniz. Üstünler, Karadiken ve Bademli gibi plajlar da gölün çevresinde ziyaretçilere güzel bir dinlenme ve eğlenme ortamı sunmaktadır. Beyşehir Gölü, doğal güzellikleri ve sunduğu olanaklarla bölgenin önemli bir turistik destinasyonu olarak öne çıkmaktadır.

10-  Yazılı Kanyon

 Yazılı Kanyon

Sütçüler İlçesi'nden 20 kilometre uzaklıkta yer alan Yazılı Kanyon Tabiat Parkı, 600 hektarlık bir alanı içermektedir. Kanyonun yüksek duvarlarında Bizans dönemine ait ibadet yerleri, sunak alanları ve yazılar bulunmaktadır. Bu yazılar sebebiyle kanyon "Yazılı Kanyon" olarak adlandırılmıştır. Kanyonun derinliği 100 ila 400 metre arasında değişmektedir. Çandır Köyü sınırları içinde yer alan park, 1989 yılında tabiat parkı olarak tescil edilmiştir. Bu tabiat parkı, zengin bitki örtüsü ve çeşitlilik gösteren yaban hayatı ile göz alıcı doğal güzellikleri ile turistlerin sıkça ziyaret ettiği bir yerdir. Tarihi "Kral Yolu" da bu kanyondan geçmektedir ve tapınaklar ile kaya yazıtlarıyla tarihi bir önem taşımaktadır. Aziz Paul, Perge'den Pisidia Antiokheia'ya giderken bu kanyonu kullanmıştır. Park içerisinde dinlenmek için uygun kamplama alanları bulunmaktadır. Yürüyüş parkurunun başlangıç noktası, Çandır Köyü'nden Sütçüler İlçesi'ne giden yolda, köy çıkışında Yazılı Kanyon'a ayrılan yoldur. Araçla kanyonun girişine kadar gidip, yürüyüşe buradan başlayabilirsiniz. Kanyon girişinde, su, tuvalet gibi temel ihtiyaçların karşılanabileceği küçük bir kafe bulunmaktadır. Bu noktada ziyaretçileri iki doğal güzellik karşılar: Birincisi, kanyon duvarlarını oluşturan yüksek kaya blokları; ikincisi ise bu kayalardan süzülerek gelen ve vadi tabanında size yol gösteren Göksu Çayı'dır. Araç park yerinden kanyonun içine doğru yürüdükçe, kaya bloklarına daha da yaklaşırken patika üzerindeki işaretler de dikkatinizi çeker. Bu kanyon aynı zamanda Aziz Paul'ün geçtiği, Türkiye'nin işaretlenmiş en uzun ikinci yolu olan Aziz Paul Yolu'nun bir bölümünü içermektedir.

300 metre boyunca dar patikayı yürüdüğünüzde, karşınıza çıkan demir köprüden kanyonun diğer tarafına geçebilir ve burada Epikür'ün "Hür İnsan" adlı şiirinin yazılı olduğu kayaya ulaşabilirsiniz. Yazılı Kanyon'un adı da bu yazıttan gelmektedir. Yazıt, çeşitli bitkilerin, ağaçların ve yüksek kayaların oluşturduğu güzelliklerle iç içe, Göksu Çayı'nın şırıltısıyla birleşir. Bir kilometre boyunca bu şekilde yürüdükten sonra, açık bir alana ulaşırsınız. Bu alanın solundan aşağıya inen patika, bir su kaynağına götürür ve kanyonun girişinde karşılaştığınız insanların "Suyun Çıktığı Yer" olarak adlandırdığı noktaya ulaşırsınız.

Çayın geldiği yönde ilerleyen patika, kanyonun daha derinlerine doğru yol almanıza olanak tanır. Ancak yaklaşık bir kilometre sonra patikalar sona erer ve su geçişi yapmanız gerekebilir. Bu nedenle, bu parkurun daha güvenli bir noktada sonlandırılması tavsiye edilir.

Kanyon, doğal bir fotoğraf çekim cennetidir. Zengin bitki örtüsü ve çeşitlilik gösteren yaban hayatı ile birlikte dört mevsim ziyaret edilmeye değerdir. Harika akarsu, kanyon ve dağ manzaralarını fotoğraflayabilirsiniz.

11-  Yaka Kanyonu

 Yaka Kanyonu

İlçenin Yaka Köyü'nün yakınında, derinliği 30 ila 100 metre arasında, genişliği ise 1.5 ila 2.5 metre arasında değişen Yaka Kanyonu bulunmaktadır. Bu kanyonun içerisinde şelaleler, zengin bir bitki örtüsü, çeşitli kuş ve hayvan türleri ile renk renk kelebekler gibi görülmeye değer doğal güzellikler mevcuttur.

12-  Lavanta Vadisi

 Yaka Kanyonu

Isparta iline bağlı Keçiborlu İlçesi'nde bulunan Kuyucak Köyü, göz alıcı lavanta tarlalarına ev sahipliği yapmaktadır. Isparta İli Merkezi'ne ulaşım mesafesi 50 kilometre olan Kuyucak Köyü, Isparta Süleyman Demirel Havalimanı'na 25 kilometre, Antalya-İstanbul Karayolu'na ise 10 kilometre uzaklıktadır.

Köy, yükseltilmiş konumu sayesinde Burdur Gölü manzarasının muhteşem bir seyrine imkan tanır. Kuyucak Köyü'nde 5000 dekar alanda yetiştirilen lavanta, Türkiye üretiminin yüzde 90'ını oluşturmaktadır. Lavanta çiçekleri, üreticiler tarafından yaşken veya hasat sonrasında kurutulup satışa sunulur. Bu çiçekler daha sonra fabrikalarda işlenerek krem, sabun, yağ, kolonya gibi çeşitli ürünlere dönüştürülerek tüketicilere sunulmaktadır.

Lavantaların çiçek açtığı dönemde, mor renkli tarlaların oluşturduğu manzara, enfes bir fotoğraf çekimi fırsatı sunmaktadır. Bu dönemde köy çevresinde yürüyüş, bisiklet sürme ve tabii ki fotoğraf çekimi gibi keyifli aktiviteler gerçekleştirilebilir.

13-  Zindan Mağarası

Zindan Mağarası

Aksu ilçesine sadece 5 dakikalık mesafede konumlanan Zindan Mağarası, 765 metre uzunluğuyla göz alıcı bir doğal güzelliktir. Mağaranın iç aydınlatması ve asma köprülerle gezilmesi, rahat ve kolay bir deneyim sunar.

Deniz seviyesinden 1300 metre yükseklikte yer alan Zindan Mağarası'nın sonundaki bölgede, "hamam" adı verilen mozaik biçimli kalsit kristalleri bulunur ki bu alan oldukça etkileyici bir görüntü sunar. Mağara girişinde yüksek kalsiyum ve magnezyum değerleri taşıyan bölge, eski medeniyetlere ait motiflere sahip ve geçmişten günümüze izler taşır.

14-  Kuz Mağarası

Kuz Mağarası

Sütçüler ilçesinde bulunan Kuz Mağarası, Kesme Kasabası'ndan traktörle ulaşım sağlanan, erişimi zor bir konumda bulunmaktadır. 224 metre uzunluğa sahip Kuz Mağarası'na giriş yaparken büyük bir dikkat gerekmektedir, çünkü giriş kısmı oldukça tehlikeli bir durum arz etmektedir.

Mağaraya giriş aşaması oldukça zorlayıcı olabilir, çünkü giriş noktası oldukça risklidir. İçeri adım attıktan sonra uzunluğu metrelere varan dar geçitlerle karşılaşılır. Orta kısımlardan itibaren damlataşlar, sarkıtlar ve dikitlerle süslü bir bölge açığa çıkar. Bu doğal oluşumun göz kamaştırıcı manzarası altında, kendine özgü ve güzel fotoğraflar çekme fırsatını yakalayabilirsiniz.

15-  İnönü Mağarası

İnönü Mağarası

Sarıidris Kasabası'nın 1,5 kilometre güneyinde, İnönü Tepesi'nin yamacında bulunan İnönü, Geç Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait seramik parçalarının bulunmasıyla bu bölgede geçmişe dair yaşam izleri olduğunu göstermektedir.

Isparta'nın görülmeye değer yerleri listesinde yer alan İnönü Mağarası, kentin en ünlü doğal güzelliklerinden biri olarak öne çıkar. Mağara, dar galerilerden oluşan yatay bir yapıya sahiptir.

Mağaranın keşfi sırasında bazı iskeletler bulunmuş ve geçmişte mezar olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Günümüzde ise 227 metre uzunluğundaki etkileyici sarkıt, dikit ve sütunlarıyla önemli bir gezi noktası olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

16-  Pınargözü Mağarası

Pınargözü Mağarası

Çaydere Ormanları'nın içine akan suyla beslenen Pınargözü Mağarası, içerisinde çağlayan bir su kaynağına sahiptir. 1995 yılında yapılan araştırmalarda mağaranın sadece 16 kilometrelik bölümü ölçülebilmiş, ancak henüz sonuna ulaşılamamıştır. Mağara içerisinde en geniş alanı kaplayan unsurlar arasında çeşitli büyüklükte gölcükler, şelaleler, damlataş havuzları ve farklı tipteki damlataş oluşumları bulunmaktadır.

Türkiye'nin en soğuk suyuna ve en uzun geçidine sahip olan Pınargözü Mağarası, Yenişarbademli ilçesinin 11 kilometre batısında konumlanmış doğal bir güzelliktir. Şimdiye kadar sadece 16 kilometrelik bölümüne girilebilmiş olan mağaranın daha da uzun olduğu bilinmektedir. Hatta turistik açıdan bakıldığında, Avrupa'nın en uzun mağarası olarak kabul edilmektedir.

17-  Ayı İni Mağarası

Ayı İni Mağarası

Yalvaç İlçesi'nin Özgüney Köyü'nde bulunan Ayı İni Mağarası'nın toplam uzunluğu 407 metredir. Bu mağara, Sultan Dağları'nın güney kısmında ve Nazilli Dere'nin yukarı bölgelerinde yer almaktadır. Mağara, Roma veya Bizans toplulukları tarafından sığınak olarak kullanılmış olabileceği düşünülen yerlerden biridir. İçerisinde birkaç su deposu olarak kullanılan bent ve sarnıçlar da bulunmaktadır.

Yağışlı dönemlerde tavanından süzülen yağmur damlaları, Romalılar tarafından inşa edilen sarnıçlarda birikmektedir. Tarihi geçmişi ile öne çıkan bu mağara, iç yapısıyla geçmişin izlerini taşıyarak ziyaretçilere çarpıcı bir iç güzellik sunmaktadır. Turistik açıdan ilgi çeken Ayı İni Mağarası, ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim vadediyor.

18-  Sorgun Mağarası

Aksu ilçesinin 10 kilometre kuzeyinde bulunan Sorgun Mağarası, aynı adı taşıyan Sorgun Yaylası'nın hemen sonunda yer almaktadır. Yatay bir şekle sahip olan ve sulu olan mağara, 301 metre uzunluğundadır. Mağara içerisinden kış ve bahar aylarında bol miktarda, yaz ve sonbahar aylarında ise daha az bir dere akışı mevcuttur. Mağara içerisinde damlataş oluşumları göze çarpmakta olup zaman zaman yarasa kolonilerine de rastlanmaktadır. Ancak mağara, belirli dönemlerde su ile dolduğu için bu dönemlerde giriş yapılamamaktadır.

19-  Peynir İni Mağarası

Peynir İni Mağarası

Senirkent ilçesine bağlı Garip Köyü'nün 4 kilometre güneydoğusunda konumlanan mağara, 6 kilometre uzunluğuna sahip bir yapıya sahiptir. Giriş kısmı kuyuyu andıran bir görünüme sahip olup, yatay bir şekilde devam etmektedir. Mağaranın iç kısmı dışarıya kıyasla oldukça düşük bir sıcaklığa sahiptir. Bu nedenle yöre halkının peynir depolamak amacıyla kullanması nedeniyle "Peynir İni Mağara" adını almıştır.

20-  Uluborlu Obruğu

Kapı Dağı'nın doğusunda bulunan yaylada yer alan Uluborlu Obruğu, 42 metre uzunluğa sahip bir mağaradır. Mağaranın giriş kısmı 5-6 metre büyüklüğünde olup, 18 metre derinliğe sahiptir. Kuyu şeklindeki mağaranın tabanında her zaman karlar bulunmaktadır. Mağaranın içindeki 3°C sıcaklık ve %78 nem oranı nedeniyle, soğuk hava depolama amacıyla kullanılmak oldukça uygundur.

21-  Kızıldağ Milli Parkı

Kızıldağ Milli Parkı

Şarkikaraağaç İlçesi'nin 5 kilometre güneyinde, 1840 metre yüksekliğindeki Büyüksivri Tepesi'nin eteklerinde bulunan milli park, saf sedir ormanlarıyla ünlüdür. İç Anadolu'nun tipik step iklimi içerisinde yer alan bu saf sedir ormanları, 164 hektarlık bir alanı kaplar ve 1969 yılında milli park olarak ilan edilmiştir. Beyşehir Gölü'nün güneyinde bulunan park, esen güney rüzgarları sayesinde temiz ve oksijen dolu bir havaya sahiptir. Bu özellik, milli parkın doğal güzelliklerini daha da çekici kılmaktadır.

Milli park içinde dağ evleri ve kamp alanları bulunmaktadır. Büyüksivri Tepesi'nin zirvesine tırmanarak doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz. Ayrıca, park içinde piknik yapmak ve kamp yapmak da mümkündür. Milli park, özellikle solunum yolu rahatsızlığı olanlar için ideal bir ortam sunan temiz havasıyla dikkat çeker. Konaklama için çadır veya karavan kullanabilirsiniz. Parkta ayrıca halka açık bungalovlar ve yeme-içme tesisleri de bulunmaktadır, böylece konforlu bir deneyim yaşayabilirsiniz.

Milli parkın doğal zenginliği çeşitli ağaç türleri ile temsil edilir. Saf sedir ormanları dışında ardıç, karaçam, köknar, meşe, kavak, söğüt ve az miktarda ıhlamur gibi ağaçlar da milli parkın karakterini oluşturan öğeler arasındadır. Bu doğal alan, hem doğa severler hem de dinlenmek isteyenler için mükemmel bir destinasyon olarak öne çıkar.

22-  Gölcük Krater Gölü Milli Parkı

Gölcük Krater Gölü Milli Parkı

Merkezin güneybatısında yükselen bir bölgeyi ve çevresini kapsayan Gölcük Tabiat Parkı, yeşil ağaçlarla çevrili ve içerisinde Gölcük Gölü'nü barındıran bir doğal güzelliktir. Gölün çevresinde 150 ila 300 metre yükseklikte volkanik küllerle kaplı tepeler bulunmaktadır. Kızılçam, karaçam, meşe, sedir, akasya, akça kesme ve diğer makilerle birlikte tavşan, tilki, sincap, kaplumbağa, yılan ve çeşitli kuş türleri gibi farklı canlı türleri bu bölgede yaşamaktadır.

Göl kıyısında piknik yapabilir veya içindeki restoranda yemek yiyip içebilirsiniz. Gölcük Krater Gölü, volkanik faaliyetler sonucu oluşmuş bir göl olarak etrafında doğa yürüyüşleri yaparken yaban hayatını gözlemleme şansı sunar. Bu tabiat parkı, doğa severler ve dinlenmek isteyenler için eşsiz bir ortam sunmaktadır.

23-  Başpınar Tabiat Parkı

 Başpınar Tabiat Parkı

Merkeze yaklaşık 7 kilometre mesafede bulunan Başpınar Mesirelik Alanı, ziyaretçilere 8 adet bungalov ev, çadır kurma üniteleri ve Kıl Çadır Sosyal Tesisleri gibi olanaklar sunmaktadır. Yaz aylarında turizme katkı sağlayan bu alan, Dedegöl Dağı'na yakınlığı sayesinde kış aylarında da popüler bir kayak merkezi olarak yoğun ilgi görmektedir.

Başpınar Tabiat Parkı'ndan hareket ederek doğa yürüyüşlerine başlayabilir ve günübirlik gezilerle Yaka Kanyonu'na ulaşabilirsiniz. Eğer yorgunluk hissederseniz veya açlık çekerseniz, Melikler Yaylası'ndaki orman evlerinde konaklama imkanı bulunmaktadır. Balık tutmayı seviyorsanız, park içinde yer alan Sorgun Barajı'nda kiralayabileceğiniz ekipmanlarla balık avlayabilirsiniz.

Eğer doğayı seven biriyseniz, düzenlenen bisiklet turlarına veya ATV motor turlarına katılım sağlamayı düşünebilirsiniz. Bu şekilde çevreyi keşfedebilir ve doğanın tadını çıkarabilirsiniz.

24-  Milas Mesire Yeri

Milas Mesire Yeri

Isparta ilinde, saklı bir cennet olarak nitelendirebileceğimiz Milas Mesire Yeri, doğayla iç içe huzurlu bir gün geçirmek isteyenler için kesinlikle görülmeye değer bir durak. Bölge halkının sıkça piknik ve benzeri etkinlikler için tercih ettiği bu mesire alanı, aynı zamanda çevre illerden gelen misafirleri de ağırlamaktadır. Kent merkezine sadece 11 kilometre uzaklıkta bulunan Milas Mesire Yeri, mutlaka ziyaret etmenizi önerdiğimiz bir noktadır.

25-  Kasnak Meşesi Tabiatı Koruma Alanı

Kasnak Meşesi Tabiatı Koruma Alanı

Eğirdir ilçesinin Gökdere Köyü sınırları içinde bulunan Kasnak Meşesi Ormanı, 1987 yılında tabiatı koruma alanı olarak ilan edilmiştir ve toplamda 1300 hektarlık bir alanı kapsamaktadır.

Bu alanda 218 farklı bitki türü bulunmaktadır. Ormanın zengin bitki örtüsü arasında kasnak meşesi, saçlı meşe, Makedonya meşesi, mazı meşesi, Lübnan sediri, karaçam, kızılçam, toros köknarı, kakar ardıcı, boylu ardıcı, çınar yapraklı akçaağaç, akçaağaç, çiçekli dişbudak, sivri meyveli dişbudak gibi ağaç türleri yer almaktadır. Ayrıca tilki, porsuk, sansar, kurt, yaban domuzu, sincap gibi çeşitli hayvanlar da bu alanın doğal yaşamını oluşturmaktadır.

Kasnak meşesi, bu bölgede küçük gruplar halinde bulunmaktadır ve özellikle pürüzsüz gövdesi nedeniyle kaplamacılık ve parkecilik alanlarında kullanılmaktadır. Türkiye'ye özgü olan bu bitki grubu, bölgenin doğal çeşitliliğine katkı sağlamaktadır.

26-  Dedegöl Dağı

Dedegöl Dağı

Orta Toroslar'ın en yüksek zirvesi olarak bilinen Dedegöl Dağı, doğanın muhteşem bir eseri olan 2 bin 998 metre yüksekliğe sahip. Bu dağın tepesi neredeyse yılın her döneminde karla kaplıdır ve bu doğal güzellik karşısında büyülenmemek elde değil. Aynı zamanda bu dağın üzerinde yer alan Karagöl, doğanın sunduğu diğer büyüleyici güzelliklerden biridir.

Dedegöl Dağı, Pınargözü Mağarası'nın zirvesinde bulunur ve zirvesindeki konumu sayesinde dağcılık etkinlikleri ve trekking gibi aktiviteler için mükemmel bir ortam sunar. Özellikle Melikler Yaylası'nda düzenlenen Dağcılık Şenliği, Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen insanların çadırlarını kurarak katıldığı bir etkinlik haline gelmiştir. Ayrıca bu bölgede yalnızca Dedegöl Dağı etrafında yetişen nadir Dedegül Çiçeği de oldukça ilgi çekicidir.

27-  Davraz Kayak Merkezi

  Davraz Kayak Merkezi

Davraz Dağı, yüksekliği 2635 metre olan bir zirveye sahiptir ve Eğirdir ile Kovada Gölleri arasında çevrilmiştir. 1995 yılında Turizm Merkezi olarak ilan edilen bu dağ, çam, ardıç, sedir ve çeşitli otsu bitkilerle kaplıdır. Sadece kayak değil, aynı zamanda diğer doğa sporlarının da yapılabileceği bir konumdadır.

Davraz Kayak Merkezi, 2635 metrelik zirvesiyle kar ve kış sporlarını sevenler için ülkemizin önde gelen tesislerinden biridir. Isparta'ya kış mevsiminde gelenler için özellikle tavsiye edilen bu kayak merkezi, şehir merkezine 25 km mesafede yer almaktadır.

Tarihi Yerler ve Müzeler

1-     Sığırlık Kalesi

Sığırlık Kalesi


Sığırlık ve Çandır Köyü arasında, yolun kuzeyinde yer alan bir tepe üzerinde konumlanan bu kale, oldukça iyi korunmuş durumdadır. Doğu duvarlarında üç yuvarlak pencere bulunmaktadır. Kalenin erken Bizans Dönemi'nde inşa edildiği düşünülmektedir.

2-     Uluborlu Kalesi

Uluborlu Kalesi

Kapıdağı eteğinde yer alan ve etrafı kayalıklarla çevrili olan bu kale, MÖ IV. yüzyılda şehrin kuruluş döneminde inşa edildiği tahmin edilmektedir. Zaman içinde tahrip olan kale, Roma Dönemi malzemeleri de kullanılarak Bizans Dönemi'nde yeniden inşa edilmiştir. Ayrıca, Selçuklu ve Hamitoğulları Beyliği dönemlerinde de tamiratlar geçirmiştir. Kale, kuzey-güney doğrultusunda uzanan bedenleri üzerinde üç burç bulundurur. Ayrıca, kalenin kapısı büyük ve dışa taşkın bir yapıya sahiptir.

3-     Eğirdir Kalesi

Eğirdir Kalesi

MÖ 4. yüzyılda inşa edilen Eğirdir Kalesi, iç kale ve dış kale olarak tasarlanmıştır, ancak günümüze sadece iç kale ulaşmıştır. Şehrin iç kalesinin yapımının Lidyalılar tarafından gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanılan ve zaman içinde defalarca onarılan kale, şu anda turistik amaçlarla hizmet vermektedir. Kale, önceden Eğirdir Gölü kıyısında konumlanmasına rağmen, gölün dolmasıyla artık göl kıyısından uzaklaşmıştır. Kaledeki bir kitabede ise 1307 yılında Feleküddin Dündar tarafından restore edildiği ifade edilmektedir.

4-     Adada Antik Kenti

Adada Antik Kenti

Isparta'nın Adada Antik Kenti, ilk olarak Artemidoros tarafından ismi anılmış bir yerdir. Kent, 1888 yılında G. Hirschfeld ve W.M. Ramsey tarafından keşfedilmiştir. Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, MÖ 2. yüzyılda Termessos ile Adada arasında yapılan bir anlaşma metninde adı geçmektedir. MÖ 1. yüzyılda sikke basılmasından da anlaşıldığı üzere, kentin bu tarihten önce var olduğu düşünülmektedir. Roma İmparatorluk Dönemi'nde özellikle Trajanus, Hadrianus ve Antonius Pius dönemleri, Adada'nın parlak dönemleridir. Kent, Caralis (Beyşehir) Gölü'nün batı kıyısından başlayarak Antiokheia (Yalvaç), Neapolis (Şarkikaraağaç), Timbiriada (Aksu), Adada (Karabavlu) üzerinden Pednelissos (Kozan) ve Perge (Aksu) antik kentlerine uzanan antik yol üzerinde yer almaktadır.

Adada Antik Kenti'nde Roma İmparatorluk Çağı'na ait birçok yapı bulunmaktadır. Bunlar arasında Traianus Tapınağı, İmparatorlar Tapınağı, Zeus Megistos-Serapis Tapınağı, forum, bazilika, akropol, tiyatro, anıtsal çeşme ve daha fazlası yer almaktadır. Kentin akropol bölgesi, düzlük ile vadi arasındaki kayalık alana inşa edilmiş ve savunma amaçlı yapılmıştır. Akropolün çevresi sur duvarları ve kulelerle korunmuştur. Akropolün batı kısmında açık hava toplantı yeri bulunmaktadır. Bu toplantı yerinin önünde ise forum ve bazilika yer almaktadır. Forum, sarnıç ve stoalar ile çevrili bir alandır. Kentin en büyük kilisesi, vadinin batı tarafındadır ve eski bir yapının temelleri üzerine Bizans Dönemi'nde inşa edilmiştir.

Ayrıca, Adada'da tiyatro da bulunmaktadır. Tiyatronun sahne binası ve orkestra kısmı toprak altında kalmış, ancak müze kurtarma kazısı ile temizlenerek gün yüzüne çıkarılmıştır. Tiyatronun seyirci oturma yerleri bin kişilik kapasiteye sahiptir. Adada Antik Kenti, zengin tarihi dokusu ve yapılarıyla bölgenin önemli antik kentlerinden biridir.

5-     Antiocheia Antik Kenti

Antiocheia Antik Kenti


Pisidia bölgesinde yer alan Antiocheia Antik Kenti, Antalya, Burdur ve Isparta illerini içine alan geniş bir coğrafyada bulunur. Bu antik kent, büyük tiyatrosu ve etkileyici tapınağıyla dikkat çeker ve görülmeye değer önemli bir yerdir. Kalıntıları günümüze ulaşmış olan bu yapılar, Isparta'da antik döneme ait en değerli eserler olarak kabul edilir. MÖ 281 yılına tarihlenen Antiocheia, Yalvaç ilçesine 1 km mesafededir.

MS 1. yüzyıla ait olan su kemerlerinin kalıntıları da oldukça ilgi çekicidir. Bu su kemerleri, uzun bir dönem boyunca Antiocheia'ya su taşımıştır. Geçmişte 10 km'ye kadar uzandığı tahmin edilen su kemerleri, deniz seviyesinden 1465 metre yükseklikteki su kaynaklarından su sağlamıştır.

Şehrin batı kapısı, aslında ana kapı olarak kabul edilir ve şehre giriş yaptığınızda sizi tarihle iç içe geçmiş muhteşem manzara karşılar. Şehir, antik dönemde hem kültürel hem de askeri açıdan büyük bir öneme sahipti, bu da onun tarihi açıdan ne kadar değerli bir yer olduğunun bir kanıtıdır. Antiocheia Antik Kenti, zengin tarihi ve yapılarıyla bölgenin tarihini ve kültürünü anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir duraktır.

6-     Antiocheia Su Kemerleri

Antiocheia Su Kemerleri

Antiocheia Antik Kenti'nde, çeşmenin kuzeyinde bulunan su kemeri, MS 1. yüzyılda inşa edilmiştir. Yaklaşık 10 km uzunluğundaki bu kemerin günümüzde hala ayakta duran kısmı sadece 250 metredir. Bu su kemerinin tarihsel önemi kadar, teknik detayları da oldukça etkileyicidir. Kemerin arkasında yer alan depo ve borular sayesinde, 2 bin yıl öncesinde bile kent su ihtiyacını karşılıyormuş. Deniz seviyesinden 1465 metre yükseklikten su taşınması, o dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda gerçekten hayret vericidir.

Antiocheia Antik Kenti'nde Roma dönemine ait bu su kemerini görmek, ziyaretinizin en ilgi çekici bölümlerinden biri olacaktır. Aynı zamanda bu alan, antik kentin en muazzam kalıntıları arasında yer alır. Su kemerinin hala ayakta duran kısmını görmek, o dönemin mühendislik yeteneklerini ve su yönetimi konusundaki ileri teknolojiyi anlamak adına büyük bir fırsattır.

7-     Men Tapınağı

Men Tapınağı

Men Tapınağı, MÖ 4. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen ve "Ay Tanrısı Men" adına yapılmış önemli bir antik tapınak olarak bilinir. Bu tapınak, geçmişte kutsal kabul edilen bölgede bulunan çeşitli yapılar arasında yer almıştır. Ancak günümüze sadece bazı taş kalıntıları ulaşmıştır ve bu kalıntılar arasında en göze çarpanı Men Tapınağı'dır.

Tapınağın çevresinde Temenos duvarı bulunurken, kuzey ve doğu bölümlerinde ev kalıntıları ve stadyum izleri görülmektedir. Men Tapınağı, Sultan Dağı üzerinde yer alan Karakuyu Mevkii'ndeki "Gemen Korusu"ndan ulaşılabilir.

Son zamanlarda Men Kutsal Alanı'nda bulunan 5 tanrı ve tanrıça heykeli, bu alanın geçmişte dini açıdan bölgenin en önemli ziyaret noktalarından biri olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, Men Tapınağı günümüzde de antik dönemin önemli ve değerli yerlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

8-     Aslanlı Çeşme

 Aslanlı Çeşme

Eski Kasaba'da yer alan bu yapı, Roma dönemine ait bir çeşmedir. Dikdörtgen planlı ve yuvarlak kemerli bir tasarıma sahip olan çeşme, beşik çatı ile örtülmüştür. Temelde blok taşlar kullanılmış ve yapının mimari detayları arasında aslan kabartması bulunmaktadır. Bu aslan kabartması, Roma mimarisinde sıkça görülen süsleme öğelerinden biridir. Çeşmeye "Aslanlı Çeşme" adı verilmiştir, çünkü kemerin içinde aslan kabartması bulunmasından kaynaklanmaktadır.

9-     Taşkapı Harabesi

 Taşkapı Harabesi

Bu alan, büyük bir arkeolojik ören yeri olarak değerlendirilmektedir ve antik bir yerleşimin izlerini taşımaktadır. Taşkapı Harabeleri'nin bulunduğu alan, yaklaşık olarak 1.500 metre uzunluğunda ve 500 metre genişliğindedir.

Bu antik yerleşimin girişinde bulunan ve "Taşkapı" olarak adlandırılan büyük blok taştan yapılmış giriş kapısı, halk arasında bu isimle anılmaktadır. Bu giriş kapısı, bosajlı sur duvarları ile bütünlük göstermektedir. Sur duvarları Hellenistik Dönem özelliği taşıyan bir örgü tekniğiyle inşa edilmiştir.

Giriş yolu, ana kayaya oyulmuş basamaklarla düzenlenmiş ve Taşkapı'dan sonra geniş bir meydan alanına açılmaktadır. Ancak doğa şartları ve kaçak kazılar nedeniyle yerleşim alanının durumu tahrip edilmiş durumdadır. Bu nedenle kesin bilgiler elde etmek zorlaşmaktadır.

Taşkapı Harabeleri içinde, ana kayaya oyulmuş hatıl delikleri ve mekanlar, yerleşimin izlerini taşımaktadır. Ayrıca alanın en üst noktasında bulunan Asartepe üzerindeki Geç Roma - Erken Bizans dönemine tarihlenen sur duvarları, bu alanda savunma amaçlı bir içkale gelişiminin olduğunu göstermektedir. Alan içinde bulunan Roma ve Bizans dönemine ait seramikler, yerleşim alanının farklı dönemlerini yansıtmaktadır. Bu nedenle Taşkapı Harabeleri, arkeolojik ve tarihsel açıdan önemli bir bölge olarak kabul edilmektedir.

10-  Gafle Çeşmesi

 Gafle Çeşmesi

Çeşmenin temeli blok taşlarla yapılmış ve yuvarlak bir konversli şeklinde tasarlanmıştır. Çatısı ise beşik formunda olan ve beton malzeme ile inşa edilmiştir. "Konversli" terimi, kubbe veya kemer şeklinde bir tavan veya çatı anlamına gelmektedir.

Gafle Çeşmesi'nin tasarımı ve yapımı, tarihi ve mimari açıdan değerlendirildiğinde, Isparta'nın kültürel mirasına katkı sağlayan ve geçmiş dönemlerin izlerini taşıyan önemli bir yapı olarak görünmektedir.

11-  Tynada Harabesi

Tynada Harabesi

Şehir, Karağı ve Koçular Köyü sınırları içine kadar uzanmaktadır. Şehrin tapınak ve bina kalıntılarına bakarak, Hellenistik döneme ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönem, antik Yunan döneminin bir parçasıdır ve genellikle M.Ö. 4. yüzyıldan M.Ö. 1. yüzyıla kadar olan dönemi içerir.

Kentteki önemli kalıntılar arasında tapınak ve bina kalıntıları, yuvarlak yapı kalıntısı, yazıtlar, mezar taşları ve sivri tepe güney yüzeyinde bulunan kaya mezarı bulunmaktadır. Ayrıca yüzeyde çatı kiremitleri, çömlek parçaları ve testicik kırıklarının bol miktarda bulunduğu da belirtiliyor.

Bu kalıntılar, bu antik şehrin geçmişine ve yaşamına dair önemli bilgiler sağlayabilir. Hellenistik dönem, Helenistik kültürün ve etkilerinin yaygın olduğu bir dönemdir, bu nedenle bu şehir ve kalıntıları tarih ve arkeoloji alanında büyük bir ilgi çekebilir.

12-  Cirimbolu Köprüsü ve Su Kemeri

  Cirimbolu Köprüsü ve Su Kemeri

Uluborlu Cirimbolu Su Kemeri, Uluborlu ilçesinin eski yerleşim yerinde bulunmaktadır. Bu su kemerinin inşası 1869-1872 yılları arasında gerçekleşmiştir. Kemer, Kapı Dağı'ndan Kale içine Kavil Pınarı'nın suyunu getirmek amacıyla inşa edilmiştir.

Kemer aynı zamanda bir köprü olarak da kullanılmaktadır. Üst üste iki yuvarlak kemer üzerine inşa edilmiş bir yapıdır. Kemerin uzunluğu 4,5 metre, genişliği 2,5 metre ve yüksekliği ise 20 metredir. Bu su kemerinin inşası ve tasarımı, o dönemde suyun taşınması ve yönlendirilmesi için önemli bir mühendislik çözümü olarak kabul edilir.

Cirimbolu Su Kemeri, hem teknik açıdan hem de tarihi açıdan önemli bir yapıdır ve bölgenin tarihî su yapılarından bir örnektir.

13-  Aya Yorgi Kilisesi ( İshotya Kilisesi )

Aya Yorgi Kilisesi ( İshotya Kilisesi )

Doğancı Mahallesi'nde bulunan Aya Yorgi Kilisesi ya da diğer adıyla Ishotya Kilisesi, 1857-1860 yılları arasında inşa edilmiştir. Giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe, yapım tarihini belirtirken bu kitabe günümüzde Isparta Müzesi'nde sergilenmektedir.

Doğu-batı yönünde uzanan bu kilise dikdörtgen planlı, üç nefli, apsisli ve nartekslidir. Dış duvarlar yerel taş kövke ile inşa edilmiştir. Kilisenin batı, kuzey ve güney yönlerinden birer girişi bulunmaktadır. Kuzey girişi üzerinde dışarı taşkın bir şekilde bulunan ve iki sütun üzerine oturan bir yağmurluk yer almaktadır. Kilisenin çatısı kövkeden çapraz tonozla örtülüdür ve neflerin yükseltisi çatıda izlenir. Kilisenin narteks bölümü iki kısımdan oluşur. Kilisenin narteks bölümü önündeki çan kulesinin çanı, 1903 yılında yapılmıştır ve bu çan şu anda Isparta Müzesi'nde sergilenmektedir. Kilise çatısındaki pencereler üçgen alınlıklı dikdörtgen ve yuvarlak formlardadır.

Apsis, kilisenin doğu yönünde yer alır ve tabandan 60 cm yüksekliktedir. Apsis tabanı çay taşlarıyla döşenmiştir. Apsis dışta beşgen bir plana sahiptir. Kilise içerisindeki sütunlar ve yan duvarlar alçı ile sıvanmış ve resimlerle süslenmiştir. Bu kilise, Isparta'nın tarihî ve kültürel mirası içinde önemli bir yer tutmaktadır.

14-  Malos Harabesi

 Malos Harabesi

Mallos harabesi, Helenistik ve Roma dönemi surlarla çevrili bir antik kent akropolüne sahip olup, kayaya oyulmuş bir toplantı alanı da içermektedir. Şehrin resmi yapılarının tespit edilememesi, bazen antik kentlerde olduğu gibi kalıntıların tahrip olması veya gözle görülememesi durumunu yansıtabilir. Sur kulelerinden birinin hâlâ ayakta olması önemli bir tarihi kalıntıdır. Ayrıca, tapınakların bulunduğu yerler ve tapınakların durumu da antik kentlerin kültürel ve dini yapısını yansıtan önemli unsurlardır. Mallos harabesi ve çevresindeki antik kalıntılar, bölgenin tarih ve arkeoloji açısından zenginliğini yansıtan önemli yerlerden biri olarak görünmektedir.

15-  Aksu Zindan Roma Köprüsü

Aksu Zindan Roma Köprüsü

Köprü, Aksu İlçesi'nin 2 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Zindan Mağarası'nın önünde Eurymedon Nehri üzerinde yer alıyor. Tek kemerli yuvarlak köprü, antik dönemde nehir üzerinde ulaşım sağlamak için inşa edilmiş. Köprünün kilit taşının üzerinde Eurymedon Tanrısı'nın sakallı büst heykeli bulunması oldukça ilgi çekici bir detay. Bu tür heykeller ve semboller antik dönemde yapıların üzerinde sıkça görülürdü ve genellikle o bölgenin tanrılarına veya önemli sembollerine işaret ederdi. Aynı şekilde, köprünün yan tarafında nehir yönüne inen bir merdiven olması da pratik kullanım için tasarlanmış olabileceğini gösteriyor. Bu tür antik köprüler, tarih ve kültürel miras açısından önemli yapılar olarak kabul edilir ve genellikle bölgenin tarihini ve yaşam tarzını yansıtan değerli kalıntılar olarak görülür.

16-  Seleukeia Sidera Harabesi

Seleukeia Sidera Harabesi

Seleukos I veya Antiochos I tarafından bir koloni olarak kurulmuş ve kuzey Pisidia bölgesinde askeri yollar üzerinde konumlanmıştır. MS 1. yüzyılda ismi Claudioseleucia olarak değiştirilmiş ve Claudius II dönemindeki paralarda bu isim görülmüştür.

Şehir kalenin üstünde bulunuyordu ve üç iç içe kaleye sahipti. Günümüzde harabe halindedir ve birçok mimari parça kaybolmuş veya çevresindeki binalara taşınmıştır. Şehir kalıntıları arasında tiyatronun bir kısmı da ayakta kalmıştır. Ayrıca en önemli kalıntılarından biri, tepenin kuzeybatısındaki kayalara oyulmuş mezarlardır. Vadide blok taşlardan yapılmış dikdörtgen planlı mezarlar bulunmaktadır. Tepenin çevresinde sanduka tipi mezarlar ve taş ocakları da yer almaktadır.

Aynı zamanda, Seleukeia Sidera Antik Kenti'nin yaklaşık 2 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Hisarlık Tepe'nin İncirli sırtlarındaki Sırçalı Tepe'de de mezarlar tespit edilmiştir. Bu mezarlar, dikdörtgen planlı ve çoğunlukla kuzey-güney istikametinde bulunmaktadır. Bu antik kent ve çevresindeki kalıntılar, tarih ve arkeoloji açısından önemli buluntular olarak kabul edilir.

17-  Dündar Bey Medresesi

Dündar Bey Medresesi

Dündar Bey Medresesi, halk arasında "Taşmedrese" olarak da bilinir. Bu medrese, 1301 yılında Hamidoğulları Beyliği'nden Dündar Bey'in emriyle inşa ettirilmiştir. Ancak taçkapısında yer alan kitabeye göre II. Gıyaseddin Keyhusrev döneminde yaptırıldığı görülür. Sur duvarlarına bitişik bir konumdadır. İlk olarak kervansaray olarak kullanılan bina daha sonra medrese olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Medresenin planı avlulu bir yapıya uygundur ve avlunun merkezinde bir şadırvan bulunmaktadır. İki katlı bir yapı olarak inşa edilen medresede avlunun çevresinde toplam 11 oda bulunmaktadır. Medresenin ikinci katına çıkmak için 12 basamaklı bir merdiven kullanılır. Medrese incelendiğinde, başta Bizans dönemi olmak üzere bölgede hüküm sürmüş çeşitli toplulukların malzemelerinin kullanıldığı görülür.

1960 yılında kapsamlı bir restore edilme süreci geçiren medrese, günümüzde çarşı olarak kullanılmakta ve ziyaretçilere kapılarını açmaktadır.

18-  Atabey Ertokuş Medresesi

Atabey Ertokuş Medresesi

Atabey'de bulunan Mübarezeddin Ertokuş Medresesi'nin batı yüzüne bitişik olarak yer alan bir yapıdır. Bu yapının gövdesi sekizgen şeklinde olup üzeri külahla kapatılmıştır. Kare şeklindeki temel oturtma üzerine inşa edilen gövdenin kenar uzunlukları 6.40x6.40 metredir ve bu kenar uzunlukları 2.69 ile 2.80 metre arasında değişir. Her bir yüzde, köşelerden başlayan ve 0.32 metre genişliğinde olan tuğla ayakları bulunmaktadır. Bu ayaklar, gövdenin üst bölümünü oluşturan beyaz taş sıralarıyla birleşir. Bu beyaz taş sıraları, yarım yıldız ve halat örgü motifleri ile süslenmiştir. Bir sonraki iki sıra, tuğla malzemesiyle yapılan külahın görünen kesimleridir.

Bu yapının içine, medresenin baş eyvanlarından girilerek ulaşılır. İç mekanda yer alan tuğla döşeme, 2.43 metre yükseklikte başlar ve 3.21 metrede sonlanır. Bu iç mekanda, güney, batı ve kuzey yönlere açılan üç pencere bulunmaktadır ve bu pencereler kemerli bir şekilde tasarlanmıştır.

19-  İplikçi Camii

  İplikçi Camii

Bu caminin bulunduğu bölgede geçmişte iplik pazarının kurulduğu bilinmektedir ve bu sebeple cami bu adla anılmaktadır. Caminin inşaatına 1562 yılında başlanmış ve 1569 yılında tamamlanmıştır. Caminin finansmanı, o dönemin zenginlerinden Abdi Ağa tarafından sağlanmıştır.

Cami, zaman içinde yenilenme çalışmaları ve güçlendirme işlemleri geçirmiştir. 1782 yılında Sadrazam Halil Hamid Paşa tarafından cami doğu ve batı yönlerinden genişletilmiştir. Bu nedenle yapı, "Halil Hamid Paşa Camii" olarak da bilinmektedir. Günümüzde ise caminin alt kısmı bir kütüphane olarak kullanılmaktadır.

Bu cami, Isparta'nın tarihi camileri arasında en değerli olanlarından biridir. Bu nedenle, merkezi bir konumda bulunan bu camiyi ziyaret etmek için mutlaka vakit ayırmanız önerilir.

20-  Hızırbey Camii

Yapının kesin inşa yılı belirlenemese de, 1237 yılında inşa edildiği tahmin edilmektedir ve Ispartalılar arasında "Ulu Cami" olarak da anılmaktadır. Caminin kapasitesi 3000 kişiye kadar ulaşmaktadır ve mimari açıdan sade bir tasarıma sahiptir. El oyması tekniği ile oluşturulan çift pervazlı kapısı oldukça etkileyicidir. Bu kapıdan geçilerek 1970'li yıllara kadar arabayla içeriye girilebildiği bilinmektedir. Ayrıca, Kündekari mimarisi Hızırbey Camii içinde başarılı bir şekilde kullanılmıştır.

Eğirdir'de 1814 yılında meydana gelen bir yangında, caminin tamamen yandığı belirtilmektedir. Eğirdir mütesellüm ve muhafızı olan Yılanlıoğlu Şen Ali Ağa'nın liderliğinde başlatılan yardım kampanyası sayesinde halkın bağışları ile cami yeniden inşa edilmiştir. Yapı, en son olarak 2019 yılında bir restore çalışması geçirmiştir.

21-  Firdevs Bey Bedesteni

Isparta'nın şehir merkezinde, hala birçok dükkanıyla faaliyet gösteren Firdevs Bey Bedesteni, 1561 yılında dönemin valisi Firdevs Bey tarafından inşa edilmiştir. Bu bedesten, ünlü mimar Mimar Sinan'ın tasarım çizgilerini taşımaktadır ve asıl amacı Mimar Sinan Camii'ne gelir sağlamaktı. Medrese binası, 1967 yılına kadar depo olarak kullanıldıktan sonra restorasyon geçirerek tekrar çarşı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Uzun bir süre boyunca kentteki ticaretin merkezi olan bedesten, 2009 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ve günümüzdeki halini almıştır. Bugün 16 dükkan ile ziyaretçilere hizmet sunmaktadır. Bedestenin sağlam kesme taş yapısı, onun uzun yıllar boyunca ayakta kalmasını sağlamış ve günümüze ulaşmasına imkan tanımıştır.

22-  Aya  Payana Kilisesi

 Aya  Payana Kilisesi

Aya Payana Kilisesi, Isparta'nın tarihî yerleşim bölgelerinden Turan Mahallesi'nde bulunmaktadır. Yapının yapım tarihi 1750'li yıllara dayanmaktadır. Kilise, kuzey-güney istikametinde uzanan ana bir eksen üzerine inşa edilmiştir ve dikdörtgen planlıdır. Üç nefli ve apsisli bir yapıya sahiptir. Kilisenin ölçüleri 15x26 metredir ve kuzey, batı ve doğu cephelerinde birer giriş kapısı bulunmaktadır.

Tavanı ahşaptan yapılmış ve dış yüzeyi harçla sıvanmış olan kilisenin tavanı çapraz tonozla örtülüdür ve on sütun üzerine oturmaktadır. Sütunlar, içi ahşap ve dışı sıvalı şekildedir. Bu sütunlar kaidesizdir ve korint başlıklıdır. Apsis, ana mekandan 70 santimetre daha yüksek bir seviyede yer almaktadır. Apsis alt kısmı üç büyük ve üst kısmı üç küçük pencere ile aydınlatılmaktadır. Apsis dış yapısı beşgen şeklindedir ve pencere pervazları kesme taşlardan kemerli olarak yapılmıştır.

Aya Payana Kilisesi, 1993 yılında Göller Bölgesi Projesi kapsamında bir restorasyon sürecine alınmış, ancak tam bir restore çalışması yapılamamıştır. 1999 yılında ise kilisenin çatısı tamamen yenilenmiştir. Kilise, bölgenin tarihî ve kültürel değerlerinden biri olarak önem taşımaktadır.

23-  Aya Stefanos Kilisesi

Aya Stefanos Kilisesi

Eğirdir ilçesi Yeşilada mevkisinde bulunan kilise, doğu-batı yönünde uzanmaktadır. Dikdörtgen planlı bir yapısı vardır ve üç nefli ile apsis bölümüne sahiptir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen bu kilisenin yan duvarları moloz taşlarla örülmüştür. Çatısı beşik çatı şeklindedir ve iç yüzü harçla sıvalıdır. Dış yüzeyi ise sıvalı ahşap direkler üzerine oturan çatı, alaturka kiremitlerle kaplıdır.

Doğu duvarında dışa taşkın bir yarım yuvarlak apsis bulunmaktadır. Apsis bölümü, alt kısımda bir, üst kısımda ikinci kat seviyesinde iki pencere ile aydınlatılmıştır. En üstte ise yuvarlak bir pencere yer almaktadır. Bu pencerelerin kenarları beyaz mermer bloklarla çevrelenmiştir. İç mekanında alçı süslemeler yer alsa da zaman içinde bu süslemelerin bir kısmı dökülmüştür.

Kilise, Göller Bölgesi Araştırma Projesi kapsamında restorasyon çalışmalarına dahil edilmiştir. Restorasyon süreci içerisinde çatı kaplaması yenilenmiş, dış duvarları yeniden yapılmış ve iç ahşap kısımlar da yenilenmiştir. Bu sayede kilisenin tarihî yapısı ve özellikleri korunarak gelecek nesillere aktarılmıştır.

24-  Isparta Müzesi

 Isparta Müzesi

Isparta'da Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında başlayan müze çalışmaları için ilk olarak Halkevi binası kullanılmıştır. Ancak 1984 yılında yapımı tamamlanan yeni müze binası ise 2008 yılı itibariyle zengin bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır. Bu müzede toplamda 2953 arkeolojik eser, 2352 adet etnografik eser ve 12671 adet sikke bulunmaktadır. Müze aynı zamanda arkeoloji, hazine, etnografya ve halı olmak üzere dört seksiyondan oluşmaktadır:

Arkeoloji Salonu: Bu bölümde MÖ 6. yüzyıla ait eserler, Aya Yorgi kilisesine ait ikonalar ve Roma dönemine ait seramikler gibi eserler sergilenmektedir.

Hazine Salonu: Bu bölümde Antik Pisidia bölgesinde milattan önceki döneme ait sikkelerin yanı sıra Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait altın, gümüş ve bronz eserler sergilenmektedir.

Etnografya Salonu: Isparta'nın geleneklerini yansıtan bir bölüm olarak burada kına gecesi canlandırmaları, Yörük hayatı temsili, yöresel kıyafetler, silahlar ve fermanlar gibi unsurlar sergilenmektedir.

Halı Salonu: Bu bölümde Isparta halıları ve Türkiye'nin diğer bölgelerinden gelen dokuma halılar sergilenmektedir.

Bu müze, antik dönem kalıntılarından etnografik unsurlara kadar zengin bir koleksiyona sahip olması nedeniyle Isparta'nın tarihi ve kültürel dokusunu ziyaretçilere yansıtmak için önemli bir mekandır. Ancak belirttiğiniz gibi şu an yenileme çalışmaları nedeniyle ziyaretçilere kapalı durumda olduğunu ifade etmişsiniz. Yenileme çalışmaları tamamlandığında bu müze, Isparta'nın tarihi ve kültürel zenginliklerini daha fazla kişiye tanıtmaya devam edecektir.

25-  Yalvaç Müzesi

Yalvaç Müzesi

Yalvaç Müzesi, Pisidia bölgesindeki Antiocheia Antik Kenti'nden Amerikalıların yaptığı kazı çalışmaları sonucunda çıkan eserlerin sergilenmesi amacıyla kurulmuştur. 16 Temmuz 2000 tarihinde ziyarete açılan bu müze, Göller Yöresi'nde yer alan en büyük müze olarak öne çıkar.

Müze, dört farklı bölümden oluşmaktadır:

Prehistoria Salonu: Bu bölümde antik çağ öncesi dönemlere ait eserler sergilenmektedir. Bu eserler, bölgenin tarih öncesi dönemlerine ışık tutmaktadır.

Klasik Eserler Salonu: Antiocheia Antik Kenti'nden çıkan klasik döneme ait eserlerin sergilendiği bu bölüm, ziyaretçilere antik dönem Pisidia kültürünü ve yaşamını daha yakından tanıma fırsatı sunmaktadır.

Etnografya Salonu: Bu bölümde bölgeye özgü geleneksel kültürel unsurlar ve etnografik eserler sergilenmektedir. Bu sayede ziyaretçiler, bölge halkının yaşam tarzı, giyim, el sanatları ve diğer gelenekleri hakkında bilgi edinebilirler.

St. Paul Salonu: Bu bölümde Antiocheia Antik Kenti'nin önemli figürlerinden biri olan Aziz Paul'un yaşamı ve çalışmaları hakkında bilgiler bulunmaktadır.

Müzenin bahçesinde ise lahitler, heykeller gibi daha büyük boyutlu antik eserler sergilenmektedir. Bu eserler, antik kentin zengin tarihini ve kültürel dokusunu anlamamıza yardımcı olmaktadır. Yalvaç Müzesi, bölgenin antik geçmişini, kültürel mirasını ve tarihini anlamak isteyen ziyaretçiler için önemli bir kaynak ve cazibe merkezi olarak hizmet vermektedir.

26-  Uluborlu Müzesi

 Uluborlu Müzesi

Uluborlu Müzesi, Alaaddin Keykubat Halk Kütüphanesi binasının zemin katında ve birinci katında yer alır. Müzede özellikle Isparta Müzesi'nden getirilen etnografik eserler sergilenmektedir. Ayrıca açık teşhir alanı da bulunmaktadır. Müze, 23 Haziran 2007 tarihinde ziyaretçilere kapılarını açmıştır.

Müze, çeşitli dönemlere ait eserleri sergileyerek ziyaretçilere bölgenin kültürel ve tarihi zenginliğini sunmaktadır. Özellikle Roma dönemine ait taş eserlerin yanı sıra demircilik, mutfak eşyaları, savaş nesneleri, kadın giysileri, seramikler, dokuma nesneleri gibi çeşitli kategorilerdeki objeler de sergilenmektedir.

Müze, bölgenin tarihi ve kültürel mirasını anlamak isteyen ziyaretçilere görsel bir deneyim sunmayı amaçlayarak, Isparta ve çevresinin geçmişine ışık tutmaktadır. Bu tür müzeler, yerel tarih ve kültürün korunması ve paylaşılması açısından önemli rol oynamaktadır.

27-  Prof. Dr. Turan Yazgan Halı ve Kilim Müzesi

Prof. Dr. Turan Yazgan Halı ve Kilim Müzesi, 2013 yılında ziyaretçilere hizmet vermeye başlamış olan yeni bir müzedir. Bu müze, Anadolu'nun farklı coğrafyalarında üretilen yaklaşık 3500 adet halı, kilim ve etnografik eserin sergilendiği bir mekandır. Ancak sadece eserleri değil, aynı zamanda dış görünümü ve mimarisiyle de ziyaretçileri büyülemektedir.

Toplamda 10 katı olan müzenin sergi alanı yaklaşık olarak 3200 metrekareyi kapsar. Her yıl yaklaşık 90 bin kişiyi ağırlayan bu müzede, Anadolu'nun farklı dönemlerine ait ve farklı bölgelerinde üretilmiş olan çok değerli halılar, kilimler ve etnografik eserler sergilenmektedir.

Eğer halı ve kilim sanatına ilgi duyuyorsanız veya bu konuda daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, Isparta'daki Prof. Dr. Turan Yazgan Halı ve Kilim Müzesi'ni mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ayrıca müzenin en üst katından açılan muhteşem manzara keyfini çıkarmak da unutulmaması gereken bir deneyim olabilir.

28-  Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi

Süleyman Demirel, Türk siyasetine büyük etkileri olan bir isim olarak bilinir ve Isparta'nın da bu önemli siyasi figürün memleketi olması nedeniyle şehirde onunla ilgili birçok hatıra ve anı bulunmaktadır. Süleyman Demirel Külliyesi'nde bulunan Süleyman Demirel Demokrasi Kalkınma Müzesi, bu anıların ve eşyaların sergilendiği bir mekandır.

Müzede, Süleyman Demirel'in 90 yıllık hayatına ait çeşitli belgeler, eşyalar, kıyafetler, 126 bin fotoğraf, 46 bin kitap gibi birçok önemli obje ve belge sergilenmektedir. Türk siyasi tarihinde önemli bir yere sahip olan Demirel'in kişisel eşyaları, fotoğrafları, yurt içi ve yurt dışı seyahatlerinde aldığı hediyeler gibi pek çok unsura müzede yer verilmiştir. Bu müze, Isparta'nın en popüler ziyaret noktalarından biri haline gelmiştir ve şehri ziyaret edenler için önemli bir cazibe merkezidir.

Isparta’da Ne Yenir?

Isparta, Akdeniz Göller Yöresi'nin en turistik şehirlerinden biri olup, zengin yemek kültürü ile öne çıkan bir yerdir. Burada sofra ve yemek kültürü uzun yıllardır korunmuş ve günümüze kadar taşınmıştır. Geleneksel yemekler, tarihi kökleriyle birlikte Isparta sofra kültürünü oluşturur ve aile üyelerini bir araya getirmenin özel bir yolu olarak değerlidir.

Isparta yerlileri, kahvaltıdan akşam yemeğine kadar her öğünde geleneksel ve yöresel yemekleri tüketebilir. Çorba, et yemekleri, sebzeler, hamur işleri ve göl balıkları gibi pek çok farklı lezzet, Isparta mutfağında bulunabilir.

Zengin yemek kültürü içinde öne çıkan yemeklerden bazıları şunlardır:

Yufka ekmeği, hamursuz olarak yapılan ve genellikle kahvaltılarda tercih edilen bir lezzettir. Bakla borani, taze baklalarla yapılan ve yoğurtla servis edilen bir zeytinyağlı mezedir. Banak, kemikli kuzu eti ve pidelerin birleştiği bir yemektir ve özellikle toplantılarda sıkça tüketilir.

Şalgam aşı, şalgam ve havuçların bulgur ve kıymayla birleştirilerek hazırlandığı besleyici bir yemektir. Sazan dolması, sazan balığı içi bulgur ve baharatlarla doldurulup fırında pişirilen bir lezzettir. Tatar mantısı, kıymalı yerine patatesli bir harçla yapılan ve yoğurtlu sosla servis edilen bir hamur işidir.

Dirgit, aşurelik buğday, nohut, fasulye, ceviz ve baharatların harmanlanarak hazırlandığı sulu bir yemektir. Zıplak, kıyma, domates kurusu ve taze fasulyenin bir araya geldiği geleneksel bir lezzettir.

Yalvaç keşkeği, tuzlu kuru et ya da kemikli kuzu eti ile yapılan ve uzun süre taş fırında pişirilen nefis bir yemektir.

Güller Diyarı olarak bilinen Isparta'nın en ünlü tatlılarından biri de Yalvaç güllacıdır. Bu lezzetli tatlı, şerbet, sütlü ve limonlu kesmik ile hazırlanır ve görselliği ve lezzeti ile büyüleyicidir.

Ayrıca, Isparta'nın güllerle özdeşleştiği unutulmamalıdır. Gül şerbeti, gül çayı ve gül lokumu da mutlaka denemeye değerdir. Isparta'nın zengin yemek kültürü ve lezzetleri, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.

 

Galeri

Türkiyenin Gezginleri

Türkiyenin Gezginleri

Üyelik Tarihi: 30/05/2019

 

Yorum yapmak için giriş yapınız.