Bembeyaz Travertenleriyle Ünlü Denizli'de Gezilecek Yerler
Denizli, Türkiye'nin bir ilidir ve tarihi öneme sahip bir şehirdir. İlk yerleşim yeri, bugünkü şehrin 6 km kuzeyinde, Eskihisar Köyü civarında kurulmuştur. Ancak Türkler Denizli havalisini zapt ettikten sonra, suyunun bol olması nedeniyle şehir merkezini bugünkü Kaleiçi mevkiine taşımışlardır.
Denizli adı, tarihi kaynaklarda farklı şekillerde geçmektedir. Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi şer'iye sicilleri "Ladik" adını vermektedir. İbn Battuta'nın seyahatnamesinde ise "Tonguzlu" olarak bahsedilir. Şerafettin Zeydi'nin Timurlenk'in zafernamesini yazdığı eserde ise "Tenguzluğ" ve "Tonguzluğ" gibi iki isimden bahsedilmektedir.
"Tengiz" kelimesi eski Türkçe'de "deniz" anlamına gelirken, "Tengüzlü" ise günümüzdeki yazımıyla "Denizli" anlamına gelmektedir.
Sonuç olarak, yukarıdaki açıklamalara göre kesin bir ad belirtemiyoruz. Ancak, "Tonguzlu" ve "Tenguzlu" kelimelerinin zaman içinde ağızdan ağıza dönüşerek "Denizli" şekline geldiği düşüncesindeyiz.
Denizli turizm açısından önemli bir konumda bulunmaktadır. Aphrodisias antik kenti ile komşu olan il, Colossae, Tripolis, Hierapolis, Laodikya gibi antik şehirleri, beyaz ve kırmızı renkteki travertenleri ve termal tesisleri ile dikkat çeken bir uygarlık merkezidir. Aynı zamanda "Kutsal Hac Yolu" olarak bilinen İzmir-Efes yolunun sonunda bulunması, İzmir'i Mezopotamya'ya bağlayan ve Anadolu'yu kuzeyden güneye ayıran fetih ve kervan yolları üzerinde bulunması, Denizli'ye ayrı bir önem katmaktadır.
Denizli, Anadolu Yarımadası'nın güneybatısında, Ege Bölgesi'nin güneydoğusunda yer alır ve Ege, İç Anadolu ve Akdeniz bölgeleri arasında bir geçit görevi görür. Turizm açısından önemli bir güzergah üzerinde bulunan il, Hitit, Frig, Lid, İon, Roma ve Bizans gibi çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Hierapolis, Laodikya, Tripolis, Herakleia, Attuda ve Colossae gibi yaklaşık 30 antik şehir, 20'den fazla höyük ve tümülüsü ile önemli bir uygarlık merkezidir. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan birçok tarihi değeriyle kültür turizmine hizmet vermektedir.
Antik Kentler
1- Pamukkale Hierapolis
Hierapolis, Denizli ilinin 18 km kuzeyinde yer alan antik bir kenttir. Arkeoloji literatüründe "Holy City" yani Kutsal Kent olarak adlandırılmasının sebebi, kentte birçok tapınak ve dini yapının bulunmasıdır. Kentin eski coğrafi bölgesi tartışmalıdır. Hierapolis, kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında konumlanmıştır. Antik coğrafyacılar Strabon ve Ptolemaios, Hierapolis'in Laodikeia ve Tripolis gibi Karia bölgesine sınır olan kentlere yakınlığı nedeniyle bir Frigya kenti olduğunu ileri sürmüşlerdir. Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adıyla ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Ana Tanrıça kültüne dayanarak, kentte yaşamın olduğunu biliyoruz.
Kent hakkında kuruluşa dair sınırlı bilgilere sahibiz. Bilinenlere göre, Hierapolis MÖ 2. yüzyıl başlarında Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından kurulmuştur. Hierapolis adını, Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısı olan Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı almıştır.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron döneminde (M.S. 60) meydana gelen büyük depreme kadar Hellenistik kentleşme prensiplerine uygun olarak varlığını sürdürmüştür. Kent, deprem bölgesinde bulunması nedeniyle Neron dönemindeki depremde büyük zarar görmüş ve tamamen yeniden inşa edilmiştir. Ardından yaşanan diğer depremler nedeniyle kent, Hellenistik niteliğini kaybetmiş ve tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis, Roma döneminden sonra Bizans döneminde de önemli bir merkez olmuştur. MS 4. yüzyıldan itibaren Hristiyanlık merkezi olarak önem kazanmıştır ve MS 80'lerde Hz. İsa'nın havarilerinden biri olan Aziz Philip'in burada öldürülmesiyle daha da önemlenmiştir. Hierapolis, 12. yüzyılın sonlarında Türklerin eline geçmiştir.
Ayrıca Hierapolis Antik Kenti, Ploutonium Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı) ve antik dünyada "ölüler ülkesine geçiş kapısı" olarak kabul edilen mağaranın girişi gibi önemli yapıları içermektedir. Pagan inanışının egemen olduğu Antik Çağ'da Hierapolis, "Kutsal Kent" anlamına gelmektedir. Bu isim, termal suların ve ölümcül gazın (karbondioksit) çıktığı bir mağaranın varlığından kaynaklanmaktadır. Mağara, Tanrı Plouton ve eşi Persophone'nin hüküm sürdüğü yeraltı dünyasının girişi olarak kabul edilmiştir. Mağara etrafına inşa edilen kutsal alan, büyük bir turistik ziyaret alanı olarak kullanılmıştır.
Ploutonium Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı) kazıları sonucunda gün yüzüne çıkarılan yapı kompleksi, benzersiz bir arkeolojik sit alanı oluşturmaktadır. Kazılar, ünlü Pamukkale traverten havuzlarının termal su kaynağını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, gazdan zehirlenen hayvanların kurban edildiği mağaranın etrafına kurulan kutsal alanın keşfedilmesini sağlamıştır. Antik dönemde insanlar burayı Plouton ve Persephone'nin hüküm sürdüğü Cehennem'in girişi olarak görmekte ve bu tanrılara kurbanlar sunmaktaydı. Kazılar sonucunda ortaya çıkan Kutsal Alan, kaynakların oluşturduğu havuzun yansımasıyla doğa ve tarihin birleştiği eşsiz bir yapı kompleksi oluşturmaktadır.
Kazılar sırasında birbirinden değerli eserler de ortaya çıkarılmıştır. Helenistik döneme ait tanrıça Aphrodite'ye ait mermer bir baş ve mermer Dionysos Heykeli bu eserler arasındadır. Ayrıca, mağaranın girişini koruyan mermerden yapılmış iki heykel de önemli buluntulardır. Bunlardan biri, yaklaşan kişiye dönük olarak kıvrılmış bir yılanı sembolize ederken, diğeri üç başlı "Hades'in Cehennem Köpeği" olan Kerberos'u temsil etmektedir. Kerberos heykeli, dünyada benzeri olmayan bir eser olarak büyük bir öneme sahiptir.
Hierapolis Antik Kenti, arkeolojik kazılar ve ortaya çıkan eserler sayesinde zengin bir tarih ve mitoloji mirasını günümüze taşımaktadır.
Ayrıca bölge de bulunan Pamukkale travertenleri, Türkiye'nin en ünlü doğal güzelliklerinden biridir ve dünya çapında tanınmaktadır. Denizli merkezine yakın konumuyla ziyaretçilerine kolaylık sağlamaktadır. Bu traverten terasları, sıcak termal suların içerdikleri kalsiyum oksit ile birleşerek oluşurlar ve beyaz pamukları andıran bir görünüme sahiptirler. Pamukkale ismi de bu beyazlığa atfen verilmiştir.
Pamukkale travertenlerinin etkileyici manzaraları her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi cezbeder. Bu doğal güzelliklerin yanı sıra, Roma dönemine ait antik havuzlar, hamam kompleksleri ve tiyatrolar gibi tarihi kalıntıları da görebilirsiniz. Ayrıca, travertenlerin çevresindeki Menderes Nehri Vadisi'nin doğal güzelliklerinin de keyfini çıkarabilirsiniz.
Pamukkale travertenlerindeki termal suların şifalı olduğu bilinmektedir ve bu nedenle birçok insan buraya sağlık amaçlı ziyaretler gerçekleştirmektedir. Bölgede 15'ten fazla sıcak su kaynağı bulunmaktadır ve bu sular mineraller bakımından zengindir.
Travertenler her mevsimde büyüleyici manzaralar sunsa da, özellikle gün batımlarında en etkileyici görüntüleri sunar. Sıcak hava balon turlarına katılarak da Pamukkale travertenlerini kuş bakışı izleme fırsatınız olabilir. Bu şekilde unutulmaz anılar biriktirebilir ve harika fotoğraflar çekebilirsiniz.
2- Laodikeia Antik Kenti
Laodikeia, Denizli İli'nin kuzeyinde, Eskihisar, Goncalı ve Bozburun Mahalleleri (eski köyler) sınırları içerisinde yer alan bir antik kenttir.
Antik coğrafyada Lykos (Çürüksu) Vadisi'nin ortasında bulunan Laodikeia, Frigya, Lidya ve Karya bölgelerinin ortak sınırlarını oluşturur. Babadağ (Salbakos) güneyinde, Çökelez kuzeyinde, Honaz (Kadmos) doğusunda ve Buldan Dağları batısında yer almaktadır. Kentin yerleşim alanında yapılan araştırmalarda, Geç Kalkolitik döneme (M.Ö. 3500) ve İlk Tunç Çağı I'ye (M.Ö. 3000) tarihlenen seramik ve çakmaktaşı buluntuları bulunmuştur. Bu buluntular, kentin erken dönem yerleşiminin özellikle su kaynağı olan Asopos (Gümüşçay-Goncalı Deresi) çevresinde geliştiğini göstermektedir. Batı Nekropolü alanında bulunan kaplar ise İlk Kalkolitik döneme (M.Ö. 5500) aittir ve Lykos Vadisi'nde bugüne kadar bulunan en eski buluntulardır.
Laodikeia'nın güneybatısında ve batısında Asopos (Gümüşçay-Goncalı Deresi), güneydoğusunda Kapros (Başlıçay) ve kuzeydoğusunda Lykos (Çürüksu) Nehri bulunmaktadır. Kent, Seleukoslar Kralı II. Antiokhos Teos tarafından eşi Kraliçe Laodike adına M.Ö. 3. yüzyılın ortalarında (M.Ö. 261-253) kurulmuştur. Laodikeia'nın stratejik konumu, antik yol kavşaklarında olması, topografik yapının uygunluğu, askeri, idari ve ekonomik önemi nedeniyle bölgenin ana merkezi durumundaydı.
Laodikeia, tarih sahnesine ilk olarak M.Ö. 220'deki Akhaios isyanıyla çıkmıştır. Akhaios, Laodikeia'da kendini kral ilan etmiş ve adına para bastırmıştır. Antik kentte bulunan ve M.Ö. 3. yüzyıla tarihlenen mezar yazıtlarında bile çarşı, strategeion, gymnasium, tiyatro gibi yapıların varlığından bahsedilmesi, kentin erken dönemde bile önemli olduğunu göstermektedir. Kentte, Yunan Panteonu'na ait inançların yanı sıra, Doğu kültür ve inançlarıyla karışmış Zeus Aseis ve İsis kültleri de bulunmaktadır. Kentin kurucusu baş tanrısı Zeus Laodikeus'tur.
3- Tripolis Antik Kenti
Tripolis Antik Kenti, Büyük Menderes Nehri'nin kenarında, verimli Lykos/Çürüksu Ovası'nın kuzeydoğusunda bulunan, bugünkü Denizli İli, Buldan İlçesi, Yenicekent Mahallesi sınırları içinde yaklaşık 3 km2'lik bir alanı kapsar. Kentin konumuyla ilgili en erken bilgiler antik dönem tarihçileri ve coğrafyacıları tarafından sunulmuştur. Kentin konumlandığı bölgenin antik dönemde Lydia sınırları içinde yer aldığını gösteren ilk bilgi, Herodot tarafından verilmiştir. Ancak farklı bir görüş olarak Tripolis'in Karia sınırları içinde yer aldığına dair antik yazarlar da vardır. Kent, Sbyla metinlerinde "Maiandros (Menderes) yanındaki Tripolis" olarak geçer.
Tripolis'in bir kent olarak geçmişi Helenistik döneme kadar uzanmasına rağmen, kentin doğu ve güneydoğusunda yer alan Hamambükü ve Yenice Höyük'teki yüzey araştırmalarında elde edilen arkeolojik materyaller, kentin bulunduğu alandaki yerleşim izlerinin Geç Neolitik-Erken Kalkolitik Dönem'e (M.Ö. 5500) kadar gittiğini kanıtlamaktadır. Son yerleşim izleri ise MS 13. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Tripolis'te antik döneme ait kalıntılar yaklaşık 281 hektarlık bir alana yayılmaktadır.
4- Tabea Antik Kenti
Tabae, Denizli-Muğla karayolunun 78. kilometresinde doğal bir kale görünümüne sahiptir. Şu anki Kale İlçesi'nin 1 kilometre kadar güneybatısında yer almaktadır. Yaklaşık 30 yıl öncesine kadar eski kale üzerinde yerleşim bulunmaktaydı. Tabae, Büyük İskender'den sonra Anadolu'da kurulan kent devletlerinden biridir. Hellenistik dönemden günümüze kadar kesintisiz bir yerleşim görmüştür. Antik dönemde kendi adına sikkeler bastırmıştır, önceleri gümüş daha sonra bronz sikkeler kullanılmıştır.
Tabae'nin akropolünde bulunan başlıca yapılar şunlardır: Kuzeydoğuda yer alır ve kuzey-güney doğrultusunda yapılmıştır. Planı dikdörtgen şeklindedir. Doğu kanadının iç kısmında kayaya oyularak yapılmış dört niş bulunmaktadır, ancak batı tarafında nişlere rastlanmaz. Binanın çevresinde ve içinde arşitrav parçası, sunak ve sütunlar bulunmaktadır. Yapı tarzı, Roma dönemine tarihlendirilmesi gerektiğini göstermektedir, ancak binanın Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kullanıldığı bilinmektedir.
5- Colossae Antik Kenti
Colossae Antik Kenti, Honaz (Cadmos) Dağı'nın kuzeyinde, Aksu Çayı'nın kenarında konumlanmıştır. Güneydoğu Anadolu'nun önemli ticaret yollarından biri üzerinde yer alır. Frigya'nın en önemli merkezlerinden biri olarak kabul edilir ve Xenophon'a göre Frigya'nın altı büyük kentinden biridir. Pers döneminde de büyük bir gelişim göstermiştir. Ancak MÖ 3. yüzyıldan itibaren Hierapolis ve Laodikeia'nın kurulmasıyla önemi azalmıştır. MS 1. yüzyılda Neron döneminde meydana gelen deprem sonucunda ise harap olmuştur.
MS 692-787 yılları arasında Chonae adıyla anılan bir yerde yeniden kurulan kent, deprem nedeniyle tamamen terk edilmiştir. Chonae kentinde, St. Michael Kilisesi'nin bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca Osmanlı dönemine ait bir kale kalıntısı da mevcuttur. Colossae Antik Kenti'nin kalıntıları, höyük tepesi ve çevresindeki arazilerde bulunmaktadır. Höyüğün kuzeyinde, kayaya oyulmuş mezar odaları ve ev tipi mezarlar da bulunmaktadır. Bu kalıntılar, antik kentin geçmişine ve yaşam tarzına dair ipuçları sunmaktadır.
6- Eumania Antik Kenti
Eumania Antik Kenti, Çivril-Dinar karayolu üzerindeki Işıklı Mahallesi'nde yer almaktadır. Kent, Bergama Kralı II. Eumenes adına kurulmuştur. Işıklı Kasabası'nın güneydoğusunda bulunan su kaynağı yakınlarında antik döneme ait izlere rastlanmaktadır. Bugün "Sarıbaba Tepesi" olarak adlandırılan dağlık bölge, özellikle Bizans Dönemi'nde bir kale olarak kullanılmıştır. Bu tepenin yamaçları ise Eumania'nın nekropolü olarak bilinir ve antik döneme ait mezar alanlarını içermektedir. Bu bilgiler, Eumania Antik Kenti'nin konumunu ve tarihini açıklamaktadır.
7- Heraklia Salbace Antik Kenti
Herakleia Salbace Antik Kenti, Çivril ilçesinde bulunan Işıklı Mahallesi'nin yakınlarında yer almaktadır. Kent, Tabae (Davaz) Ovası'nın kuzeydoğu ucunda, Salbacos (Babadağ) dağ silsilesinin eteklerinde Vakıf (Köyü) Mahallesi'nin bulunduğu bölgede konumlanmıştır. Antik kentin yönetim alanı, küçük Timelos Nehri tarafından sınırlanmış olup Aphrodisias kentiyle komşudur. Herakleia ve Aphrodisias kentlerinin de ortak bir tanrıları olan Timelos'a tapınma gösterildiği bilinmektedir. Kent, sikkeler üzerinde "Herakleton" olarak adlandırılmaktadır ve ismini yarı tanrı kahraman Herakles'ten almıştır.
Antik kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, ele geçen sikkeler MÖ 1. yüzyıldan itibaren tarihlendirilmektedir, bu da kentin Hellenistik dönemde kurulduğunu göstermektedir. Herakleia Salbace, Roma öncesi dönemde Alabanda Conventus adı verilen bir yönetim birliği içerisinde yer almıştır. Roma Dönemi'nde ise Aphrodisias yönetim birliğine dahil edilmiştir. Bizans Dönemi'nde, MS 5. yüzyılda çevresi surlarla çevrilmiştir. 12. yüzyıldan itibaren bölge Türklerin egemenliği altına girmiştir.
Antik dönemde Herakleia Salbace ve çevresinde tıp alanında önemli bir bilimsel gelişme olduğu bilinmektedir. Kent, Hierapolis, Laodikeia, Attouda, Karura ve Eumeneia gibi çevredeki diğer antik kentlerle birlikte tıp alanında öne çıkan bir merkez olmuştur. Roma İmparatorları Trajanus, Marcus Aurelius ve Lucus Verus dönemlerinde baş hekimlik yapmış olan doktorlar Herakleia Salbace'de yetişmiştir. Antik kentte sağlık tanrısı Asklepios ve karısı Hygeia'ya tapınma gösterilmiş ve bu tanrılar kabartmalar ve heykeller üzerinde sıkça tasvir edilmiştir. Kentte bir tıp okulu bulunmuş ve burada yetişen doktorlar ün kazanmıştır. Bu bilgiler, Herakleia Salbace Antik Kenti'nin tıp alanındaki önemini ve ününü vurgulamaktadır.
8- Dionysopolis Antik Kentleri
Dionysopolis, Denizli'nin Çal ilçesine yaklaşık 8 km kuzeybatısında, Ortaköy kasabasına yakın bir konumda bulunan antik bir kenttir. Kent, Seleukoslar döneminde Suriye Krallığı tarafından kurulmuş ve daha sonra Bergama Krallığı'nın egemenliği altına girmiştir.
Seleukos İmparatorluğu, Büyük İskender'in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu'nun parçalanmasıyla ortaya çıkan Helenistik dönemde güçlü bir krallıktı. Dionysopolis'in kuruluşu bu döneme denk gelir ve Seleukoslar tarafından kurulan birçok kent gibi bu krallığın egemenliği altında kalmıştır.
Daha sonra Bergama Krallığı, Dionysopolis'i ele geçirmiş ve yönetimi altına almıştır. Bergama Krallığı da Helenistik dönemde önemli bir krallıktı ve Anadolu'da etkili bir güce sahipti.
Dionysopolis'in tarihi ve arkeolojik kalıntıları hakkında daha fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte, antik kentler genellikle ticaret, kültürel etkileşim ve siyasi güçlerin değişimi gibi faktörlerle şekillenen merkezlerdi. Dionysopolis'in de bu dönemde bu etkileşimlerden etkilenmiş olması muhtemeldir.
9- Apollon Lairbenos Tapınağı
Apollon Lairenos Tapınağı, Menderes Vadisi'ne hakim konumda olan ve Asartepe adı verilen küçük bir tepe üzerine kurulmuştur. Tapınak, başlangıçta yerel kült merkezlerinden biri gibi görünse de, son zamanlarda özellikle din tarihiyle ilgilenen araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Çünkü bu tapınak, nadir görülen ve "tanrıya tahsis etme" anlamına gelen katagraphe adı verilen yazıtlardan birine tek başına ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, Apollon Lairenos Tapınağı, Batı Anadolu'da yaygın olarak görülen itiraf (kefaret) geleneğini kanıtlayan yazıtların bulunduğu iki bölgeden biridir.
Anadolu tanrısı Apollon Lairenos'a adanmış olan bu kutsal alan, Menderes Nehri'nin güney kıyısında, bugün Çal Ovası olarak adlandırılan bölgede bulunur. Tapınak, olasılıkla erken dönemlerde Tanrıça Kybele'ye adanmış bir kült merkezinin üzerine inşa edilmiştir. Tapınak, Menderes Vadisi'ne hakim bir noktada yer alır. Tetrastylos plan tipinde ve korinth düzeninde yapılmıştır. Tanrı Apollon Lairenos, tasvirlerinde genellikle bir elinde buğday başağı, meşe dalı veya sunu kasesi olan patera, diğer elinde ise çifte balta (labrys) taşıyan veya omzunda bir yılanın sarıldığı çifte balta taşıyan süvari olarak betimlenir.
Tapınak ve çevresinde bulunan yazıtlarda tanrının adı 14 farklı formda geçer, ancak Hierapolis sikkelerinde "Lairbenos" şeklinde görülür. Bu, tanrının adının yerel olduğunu ve Grek alfabesinde tam olarak karşılanmayan bir sesli harf içerdiğini gösterir. Roma İmparatorluk Devri'nde Anadolu'da, Yunan tanrılarına ve Roma'nın resmi dinlerine olan saygı sürerken, yerel tanrı ve tanrıçaların da ortaya çıktığı ve sıklıkla Yunan kökenli tanrı ve tanrıçaların yerel sıfatlarla nitelendirildiği veya bir yer adıyla birlikte tapıldığı görülür. Özellikle 2. ve 3. yüzyıllarda Anadolu'nun kırsal kesiminde yaşayan ve Grekçe konuşan dindar halkın geleneksel Yunan inançlarından uzaklaştığı görülmektedir. Apollon Lairenos kutsal alanında, annesi Leto ve ikiz kardeşi Artemis ile birlikte tapınakta saygı görür. Özellikle bir adak yazıtında Leto'nun Lairbenos'tan bağımsız olarak "imkansızı mümkün kılan tanrıça" şeklinde nitelendirilmesi, Leto'ya olan inancın ve bağlılığın kanıtıdır.
10- Sebastopolis Antik Kenti
Sebastopolis, Denizli ili Tavas ilçesinin Kızılca Kasabası'nın 2 km doğusunda yer alan bir antik kenttir. Yüzeyde yapı kalıntılarına pek rastlanmasa da bazı izler görülebilmektedir. Kentin büyük bir bölümü erozyon nedeniyle toprak altında kalmıştır. Tarım arazisi olarak kullanılan özel mülkiyet alanlarında yapılan tarım faaliyetleri sırasında bazı kalıntılara rastlanabilmektedir. Antik kentin ilk kuruluşu bilinmemekle birlikte, yüzeydeki kalıntılar Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Kalıntılar arasında Höyük Tepesi, stadyum ve nekropol önemli yer almaktadır.
Höyük Tepesi: Yaklaşık 150 m çapında ve 7 m yüksekliğinde bir höyüktür. Akropol bölümünü oluşturur ve üzerinde anıtsal bir yapının izleri bulunur. Temel kalıntılarından ve çevredeki frizlerden ve mimari parçalardan, burada şehrin tapınağının olduğu düşünülmektedir.
Stadyum: Yaklaşık 60x150 m ölçülerinde olan stadyum, tarım faaliyetleri sırasında zarar görmüş ve sadece bazı basamakları günümüze kadar ulaşabilmiştir. Erozyon nedeniyle taban kısmı dolmuş durumdadır ve güney kısmı kapalı, kuzey kısmı ise açıktır.
Nekropol: Kentin doğu bölümünde yer alan nekropol, akropolün 1.5 km doğusunda, yolun sağında ve solunda bulunur. Lahit mezarları günümüzde toprak yüzeyindedir. Yüzeydeki lahitler, Roma Dönemi tarihine işaret etmektedir.
11- Trapezapolis Antik Kenti
Trapezapolis Antik Kenti, Denizli'de bulunan bir antik kent olarak belirtilmiştir. Antik kentin kuzeyden güneye doğru uzanan düzlük üzerine kurulduğu ve arazinin coğrafi yapısına göre şekillendiği ifade edilmiştir. Yüzeyde bazı yapı kalıntılarının izlenebildiği ve bu kalıntıların Roma ve Bizans dönemi özellikleri taşıdığı belirtilmiştir. Ancak antik kentte şu ana kadar arkeolojik kazı yapılmadığından, kalıntıların çoğunun toprak altında olduğu tahmin edilmektedir. Bu durumda, antik kentin tam anlamıyla keşfedilmemiş olduğu ve daha fazla araştırma ve kazı çalışması gerektiği söylenebilir. Arkeologlar ve bilim insanları tarafından yapılacak araştırmalar, antik kentin tarihini ve önemli yapısını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
12- Attuda Antik Kenti
Attuda (Hisarköy), Denizli ili, Sarayköy ilçesi sınırları içinde ve ilçenin yaklaşık 17 km güneybatısında yer almaktadır. Antik dönemde, Caria ve Frigya arasında bir sınır kenti olarak önemli bir konuma sahiptir. Attuda, Çürüksu vadisinde bulunan Tripolis ve Laodikeia'yı Aphrodisias'a bağlayan en kısa yolun üzerinde yer almaktadır.
Kentin ilk kuruluşu hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, Lykos vadisinde kurulan diğer kentlerle çağdaş olduğu ve Hellenistik dönemde kurulduğu tahmin edilmektedir. Attuda, Lykos vadisindeki kentlerle Aphrodisias arasındaki ticari, ekonomik ve sanatsal ilişkilerde önemli bir rol oynamıştır. Antik kaynaklarda Attuda'da Men kültünün olduğu ve bu tanrıya adanmış bir tapınağın bulunduğu, tapınakta at üzerinde tasvir edilen bir Men heykelinin bulunduğu yazmaktadır. Ayrıca, Zeus, Apollon, Dionysos ve Asklepios gibi tanrı heykellerinin yanı sıra Artemis Anaitis kültünün de Attuda'da bulunduğu antik kaynaklarda belirtilmiştir. Antik kentte, imparatorluk öncesi ve sonrasında sikke basılmıştır.
13- Apollonia Salbace Antik Kenti
Apollonia antik kenti ve Medet Höyüğü, Denizli ili, Tavas ilçesinin 7 km batısında düz bir ovada bulunan Medet köyü yerleşim alanı içinde yer almaktadır. Apollonia, Tavas Ovası'nın en verimli arazileri üzerine kurulmuş olup, batıda Tabae yoluyla Caria bölgesine, güneyde Sebastopolis yoluyla Likya bölgesine ve doğuda Tavas yoluyla Likya ve Frigya bölgelerine ulaşım sağlanan antik kentlerden biridir.
Apollonia'nın kuruluşuyla ilgili kesin belgelere rastlanmamıştır. Ancak höyükteki buluntular incelendiğinde, ilk yerleşimin Tunç çağına kadar uzandığı ve kesintisiz olarak devam ettiği görülmektedir. Kentin Apollonia adını Hellenistik dönemde aldığı ve en görkemli dönemini Roma çağında yaşadığı anlaşılmaktadır. Hadrianus dönemine ait Apollon tapınağının temelleri ve yazıtları günümüze kadar ulaşmıştır. Apollonia'nın MÖ 1. yüzyıldan MS 1. yüzyıla kadar kendi adına sikke bastırdığı ve sikkelerde tanrısal motiflerin bulunduğu görülmektedir.
14- Lounda Antik Kenti
Lounda Antik Yerleşimi, Denizli İli, Çal İlçesi'nde, Mahmutgazi ve Aşağıseyit köyleri arasında yer almaktadır. Bu antik yerleşim, Geç Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait bir kasaba niteliği taşımaktadır. Kalıntılar, Büyük Menderes Nehri'nin güneye doğru akışının dönerek kuzeye geldiği yöne aktığı Değirmenderesi Mevkii'nde bulunan arazilerde rastlanmaktadır. Yerleşim, Yukarıseyit Köyü'nün 1 km doğusunda bulunan vadi ve vadi yamaçlarında yer almaktadır.
Yüzeyde anıtsal yapılara rastlanmamaktadır, ancak bu antik yerleşimin kurulu olduğu dönemde anıtsal yapılar yapılmadığı anlamına gelmez. Bölgede Akdeniz iklimine yakın olan sert karasal bir iklim geçiş iklimi hakimdir. Ancak vadinin topografik olarak dört tarafının kapalı olması ve nehrin sağladığı ılıklık, Lounda Yerleşimi'nde yaşamı kolaylaştırmıştır. Yerleşimin Geç Helenistik dönemde kurulduğu tahmin edilmektedir ve kesintisiz bir yerleşim süreciyle Bizans dönemine kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.
Ancak MS 8. yüzyıldan sonra yerleşimin daralarak dağıldığı düşünülmektedir. Nüfusun en yoğun olduğu dönemlerin MS 2. ve 3. yüzyıllar olduğu ve yerleşimin vadi çevresindeki düzlüklere kadar yayıldığı mümkündür. Kanyonlarda bulunan kaya mezarlarının Geç Helenistik ve Erken Roma dönemlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Batıda, Yukarıseyit Köyü'ne çıkan vadiler içinde Helenistik döneme ait, muhtemelen ön odalı mezarlar bulunmaktaydı. Lounda Antik Yerleşimi tarafından bastırılan herhangi bir sikkeye bugüne kadar rastlanmamıştır. Bu durumda, Lounda'nın tam anlamıyla şehirleşme sürecine geçmediği ve Roma döneminde bir kasaba düzeyinde bir yerleşim olarak kaldığı düşünülmektedir. Lounda Kenti'nin korunaklı bir konumda olmaması, nüfusunun hızla azalmasına yol açmış olabilir ve muhtemelen İslam ordularının bölgeye gelmesinden önce, en geç 8. yüzyılda veya daha erken bir tarihte terk edilmiş olmalıdır. Antik yerleşim tamamen terk edilmesine rağmen, bölgenin verimli topraklarında yaşam devam etmiştir.
Doğal Güzellikler
1- Sarayköy Kaplıcaları
Sarayköy kaplıcaları, Denizli'nin en popüler kaplıcalarından biridir ve şehir merkezine oldukça yakın bir mesafede bulunmaktadır, yaklaşık 20 kilometre uzaklıktadır. Bu kaplıca bölgesi, Türkiye'nin önemli sağlık turizmi merkezlerinden biri haline gelmiştir.
Sarayköy kaplıcalarında hem otel servisleri hem de minibüslerle kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Turizm olanaklarının gelişmiş olduğu bu bölgede, lüks termal otellerden sağlık tesislerine, açık ve kapalı termal havuzlardan aile banyolarına kadar çeşitli olanaklar bulunmaktadır.
Sarayköy kaplıcalarının şifalı suları, cilt hastalıklarından sindirim sistemi sorunlarına kadar birçok rahatsızlığa iyi gelmektedir. Binlerce yıldır şifa dağıtan bu doğal güzellikler, günümüzde de büyük ilgi görmektedir. Ayrıca, Sarayköy kaplıcalarında ünlü çamur banyolarını da deneyebilirsiniz. Bu çamur banyoları da sağlık açısından faydalıdır ve ziyaretçilere benzersiz bir deneyim sunar.
Sarayköy kaplıcaları, sağlık turizmi için tercih edilen bir yer olmasının yanı sıra doğal güzellikleriyle de dikkat çekmektedir. Ziyaretçiler, şifalı suların keyfini çıkarırken aynı zamanda etkileyici doğa manzaralarının tadını çıkarabilirler.
2- Acıgöl
Acıgöl, Denizli ile Afyonkarahisar arasında bulunan ve ülkemizin önemli tektonik göllerinden biridir. Her mevsim büyüleyici doğal güzellikler sunan Acıgöl, su kuşları ve göçmen kuşlarının da uğrak noktasıdır ve doğa severler için keşfedilmesi gereken bir tabiat cennetidir. Sulak alan olarak koruma altına alınmış olan Acıgöl, yaklaşık 41 kilometrekarelik geniş bir alanı kapsamaktadır ve deniz seviyesinden 836 metre yükseklikte yer almaktadır.
Acıgöl'de nadir kuş türlerini yakından gözlemleyebilirsiniz. Yemyeşil sazlıkları, balık bakımından zengin tertemiz suları ve karlı dağlarla çevrili manzaralarıyla Acıgöl, kartpostal güzelliğinde bir atmosfere sahiptir. Burada harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Ayrıca, Söğüt Dağları'nın kar sularıyla beslenen buz gibi sularında yaz aylarında serinleyebilirsiniz. Acıgöl'de olta balıkçılığı yapabilir veya küçük sandallarla balık avlama turlarına katılarak doğada rahatlama imkanı bulabilirsiniz. Aynı zamanda doğa yürüyüşleri, fotoğraf safarileri ve Söğüt Dağları gezileri için de popüler bir destinasyondur.
Acıgöl, doğal güzellikleri ve çeşitli aktiviteleriyle doğaseverlerin vazgeçilmez adreslerinden biridir. Burada doğanın sunduğu huzuru ve güzelliği keşfedebilir ve unutulmaz bir deneyim yaşayabilirsiniz.
3- Işıklı Gölü
Çivril ilçesinde yer alan Işıklı Gölü, Türkiye'nin nadir görülen doğa harikalarından biridir ve büyüleyici bir manzara sunar. Çivril Ovası'nda bulunan göl, çevresindeki sarp dağlarla çevrilidir ve tatlı su kaynakları olan Menderes Nehri, Akçay Deresi ve yer altı sularıyla beslenmektedir.
Işıklı Gölü, deniz kartalı, sakallı akbaba, bıyıklı doğan gibi birçok kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu nedenle doğa yürüyüşleri yapmayı seven doğaseverlerin ilgisini çekmektedir. Su kuşlarının koruma alanı olarak ilan edilen göl, özellikle gün doğumu ve gün batımında sularının rengarenk parlamasıyla dikkat çekmektedir. Geniş sazlıkları, endemik bitki türleri ve sevimli geyikleriyle Işıklı Gölü, çocuklarınızla birlikte keyifli bir doğa gezisi için ideal bir noktadır. Ayrıca, gölde bulunan zengin balık çeşitleriyle olta balıkçılığı yapabilirsiniz. Denizli'de gidilebilecek en özel noktalardan biri olan Işıklı Gölü, doğanın sunduğu eşsiz güzellikleri keşfetmek için mükemmel bir seçenektir.
4- Kartal Gölü
Denizli ile Muğla arasında yer alan ve Kartal Gölü olarak bilinen göl, Çiçekbaba Dağı'nın kuzey yamacında bulunur ve deniz seviyesinden 1900 metre yüksekliktedir. Göller arasında önemli bir konuma sahip olan Kartal Gölü, muhteşem bir manzaraya sahiptir. Göl, Türkiye'nin en eski karaçam ormanlarından biriyle çevrilidir ve zengin bitki çeşitliliği ve endemik türleriyle ünlüdür. Bu özellikleri nedeniyle doğa bilimcileri ve doğa severler tarafından sıklıkla ziyaret edilmektedir.
Çiçekbaba Dağı yürüyüş rotalarının popüler duraklarından biri olan Kartal Gölü, bahar aylarında mor çiçekleriyle dikkat çeken güzel bir manzara sunar. Gölün çevresi, yılın her mevsiminde sessiz ve huzurlu bir atmosfer sunar ve oksijen seviyesi yüksektir, bu da doğayla iç içe olmanız için ideal bir ortam sağlar. Kartal Gölü, anıt ağaçları, zengin balık ve kuş çeşitliliği ile doğa fotoğrafçıları için de önemli bir cazibe merkezidir. Eğer doğa fotoğrafçılığına ilgi duyuyorsanız, Kartal Gölü'nü mutlaka ziyaret etmelisiniz. Bu gizli doğa güzelliği, sizlere unutulmaz bir deneyim sunacaktır.
5- Denizli Saklı Göl
Denizli'nin Honaz ilçesinde bulunan Saklı Göl, adı gibi doğanın içinde gizlenen bir güzelliktir. Yemyeşil çam ormanları arasında yer alan bu göl, doğa yürüyüşü severler için önemli bir durak haline gelmiştir. Saklı Göl, tatlı su balıklarıyla zenginleşmiş ve ender rastlanan kuş türlerine ev sahipliği yapmaktadır. Gölün sazlıklarında doğal yaşamı gözlemleyebilir, çam ormanları arasında dinlendirici bir piknik yapabilir veya yürüyüşlere çıkarak huzurlu bir atmosferin tadını çıkarabilirsiniz.
Saklı Göl, özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında ziyaret etmenizi önerdiğimiz bir yerdir. Göletteki çam ormanlarının masmavi suya yansıyan büyüleyici manzaraları, fotoğrafçılar için harika bir kare oluşturur. Göl çevresinde herhangi bir yapılaşma veya tesis bulunmadığından, doğa ile baş başa kalabileceğiniz bir alan sunar. Bu özelliğiyle kamp yapmak isteyenler için de özel bir seçenek sunmaktadır.
Denizli'nin doğal güzelliklerinden biri olan Saklı Göl, sakinliği ve doğanın bütünlüğüyle ziyaretçilere huzurlu bir deneyim sunar.
6- Buldan Yayla Gölü
Yayla Gölü, bilinen diğer adıyla Süleymanlı Gölü olarak da adlandırılan doğal güzellik, Denizli'ye yaklaşık 55 kilometre uzaklıkta ve Buldan ilçesine sadece 8 kilometre mesafededir. 1985 yılında mesire alanı olarak ilan edilen göl, keyifli bir doğa gezisi için mükemmel bir seçenektir. 466 hektarlık geniş bir yeşil alanı kaplayan göl, deniz seviyesinden 1150 metre yükseklikte yer alır. Renkli çiçeklerle süslenmiş tatlı suları, zengin bitki çeşitliliği ve endemik bitki türleriyle doğa severler için keşfedilmesi gereken bir yerdir.
Yayla Gölü, yeşilbaş ve sakarmeke gibi birçok kuş türünü gözlemleme fırsatı sunan bir sit alanı içinde koruma altına alınmıştır. Göl çevresinde donanımlı kamp alanları haricinde herhangi bir yapılaşma veya tesis bulunmamaktadır. İlkbahar ve sonbahar aylarında gölde en güzel fotoğrafları çekebilirsiniz. Ayrıca göl, sazan ve yayın balığı bakımından zengindir, bu nedenle balık avlama turlarının da popüler olduğu bir merkezdir. Yayla Gölü, doğa severler ve balık tutkunları için keyifli bir deneyim sunan güzel bir doğal alan olarak öne çıkmaktadır.
7- Denizli Karagöl
Karagöl, Denizli'nin gizli ve büyüleyici tabiat güzelliklerinden biridir. Çevresi çam ve ardıç ağaçlarıyla çevrili olan göl, sazlıklarında birçok su kuşuna ev sahipliği yapmaktadır. Karagöl, yılın her döneminde sessiz ve huzurlu bir atmosfer sunmaktadır ve bu özelliğini korumayı başarmaktadır. Gölette bulunan balık çeşitliliği ve bolluğu, yaz aylarında olta balıkçılığı yapmak için ideal bir yerdir. Dinlendirici bir gün geçirmek için ilk uğramanız gereken yerlerden biridir.
Karagöl, ilkbahar ve sonbahar aylarında doğa fotoğrafçıları tarafından sıkça ziyaret edilmektedir. Gölette yapılan kuş gözlem turlarına katılabilir ve kuşların doğal yaşam alanlarını keşfedebilirsiniz. Karagöl, Denizli'nin Bozkurt ilçesi sınırlarında yer almaktadır ve minibüsler veya turlar aracılığıyla kolayca ulaşılabilir bir konumdadır. Doğa severler için mutlaka görülmesi gereken bir noktadır ve göldeki doğal güzellikleri keşfetmek için ideal bir yerdir.
8- Kısık Kanyonu
Kısık Kanyonu, Denizli il merkezine 60 kilometre uzaklıkta, Çal İlçesi'ne yaklaşık 7 kilometre mesafede bulunan Kumral Mesireliği'nin yakınında yer almaktadır. Kanyonun yüksekliği 80 metredir ve dik yamaçlarda asma köprülü bir yürüyüş yoluna sahiptir, bu yolun uzunluğu ise 650 metredir. Kanyonun suyunun derinliği yaklaşık 1.70 metredir. İçi aydınlık ve serin olan kanyonda Bizans ve Roma dönemine ait antik kaya mezarları bulunmaktadır.
Kısık Kanyonu, Büyük Menderes Vadisi'nde yer alan derin kanyonlara sahip olan etkileyici bir doğal güzelliktir. Büyük Menderes Nehri'nin oluşturduğu bu vadide yer alan kanyon, doğa tutkunlarının ilgisini çeken eşsiz güzelliğiyle dikkat çekmektedir. Kanyon, kamp ve karavan turizmi için son derece elverişlidir. Bu vadi içinde dağ yürüyüşü, doğa yürüyüşü, trekking ve rafting gibi çeşitli doğa sporları da yapmak mümkündür. Kısık Kanyonu, turizme 2011 yılında açılmıştır ve doğa severler için vazgeçilmez bir ziyaret noktasıdır.
9- Çivril Tokatlı Kanyonu
Çivril ilçesinde bulunan Tokalı Kanyonu, yaklaşık 20 kilometrekarelik bir alana yayılmaktadır. Kanyonun 1600 metrelik yüksekliği Çivril'in Gümüşsu (Homa) Beldesi'nin 900 metre rakımlı yerleşiminde sona ermektedir. Kanyonun 1200 metrelik bir kısmı, yer yer 200 metreye kadar yükselen bıçakla kesilmiş gibi görünen kaya kütlelerinden oluşmaktadır. En geniş noktası 4 metre, en dar noktası ise 1,5 metre aralığındaki bu kayalar arasından akan dere tarafından oluşturulan Akdağ Kanyonu, yaklaşık 7-8 saatlik bir sürede geçilebilmektedir.
Tokalı Kanyonu, doğal yapısı ve etkileyici görüntüsüyle dikkat çeken bir doğal güzelliktir. Yüksek kaya duvarları ve dar geçitleriyle macera severlerin ilgisini çekmektedir. Kanyonu geçmek için uzun bir yürüyüş ve zaman gerekmektedir. Kanyonun içinden akan dere, doğal bir etkiyle kayaları aşındırarak bu etkileyici kanyonu oluşturmuştur. Tokalı Kanyonu, doğa severler ve macera arayanlar için heyecan verici bir keşif rotası olabilir.
10- Keloğlan Mağarası
Denizli'ye 56 kilometre uzaklıkta bulunan Keloğlan Mağarası, doğa yürüyüşleri ve mağaracılık turları için popüler bir destinasyondur. Mağara, Acıpayam sınırları içerisinde 1970 yılında keşfedilmiş ve pek çok efsaneye konu olmuştur. Bu efsanelerden birine göre mağarada 20 gün yaşayan insanların saçlarının çıktığına inanılır ve mağara bu efsaneden adını almıştır.
Keloğlan Mağarası'nın iç kısımları, binlerce yıl süren doğal süreçler sonucunda oluşan renkli sarkıtlar, dikitler, sütunlar ve damlataş havuzlarıyla etkileyici bir manzara sunar. Özellikle kireç taşları içinde oluşan damlataşlar sayesinde Türkiye'nin en güzel mağaralarından biri olarak kabul edilen Keloğlan Mağarası, Denizli'de görülmesi gereken eşsiz bir doğa harikasıdır.
11- Kaklık Mağarası
Denizli, turistik ilçeleri, büyüleyici travertenleri ve şifalı kaplıcalarının yanı sıra birbirinden güzel mağaralarıyla da dikkat çeken bir şehirdir. Kaklık Mağarası, Denizli'nin en popüler tabiat harikalarından biri olup, rehberli mağaracılık turları veya doğa gezileriyle keşfedilebilir. Şehir merkezine oldukça yakın, yaklaşık 35 kilometre mesafede bulunan bu mağara, içerisindeki travertenler, sarkıtlar ve dikitler ile büyüleyici bir görünüme sahiptir. Ayrıca mağara, kükürt bakımından zengin şifalı sularla dolu göletleriyle de sağlık amacıyla sıkça ziyaret edilmektedir. Mağaranın berrak ve renksiz kaynak sularının özellikle cilt rahatsızlıklarına iyi geldiği bilinmektedir.
Kaklık Mağarası, 2002 yılından bu yana halka açılmış olup her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Mağara çevresinde şifalı sularla dolu yüzme havuzları, kır bahçeleri ve küçük bir amfi tiyatro gibi olanaklar bulunmaktadır. Bu sayede ziyaretçiler mağaranın yanı sıra çevredeki aktivitelerden de keyifli bir deneyim yaşayabilirler. Denizli'nin diğer büyük mağaralarından farklı olarak, Karlık Mağarası içerisinde kireç taşlarıyla oluşmuş devasa travertenlere ev sahipliği yapmaktadır. Bu doğal güzellik, Denizli'nin görülmesi gereken doğa harikalarından biridir.
12- Alacain Mağarası
Denizli'ye yaklaşık bir saatlik sürüş mesafesinde bulunan Alacain Mağarası, ziyaretçilere her mevsim mağaracılık turlarıyla keşfetme fırsatı sunan bir doğa harikasıdır. Aynı zamanda çevresini saran tarihi hazinelerden dolayı 1. derece arkeolojik sit alanı olarak korunmaktadır. Mağara, Roma ve Bizans dönemlerine ait kaya oyması mezarlar, lahitler ve sütunlarla çevrilidir ve bir süre kilise olarak da kullanılmıştır.
Alacain Mağarası'nın içerisinde unutulmaz bir gezi yapabilir ve muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz. Mağara aynı zamanda tarih ve arkeoloji meraklıları için de büyük bir öneme sahiptir. Yüksek konumundan panoramik doğa manzaralarını da gözlemleyebileceğiniz mağara, bölgedeki en ilginç mağaralardan biridir ve her yıl binlerce insanı kendine çekmektedir. Alacain Mağarası'nı ziyaret ederek hem doğanın güzelliğini keşfedebilir hem de tarihi ve arkeolojik değerlerini görebilirsiniz.
13- Beyağaç Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı
Kartal Gölü ve Tabiatı Koruma Alanı, deniz seviyesinden 1903 metre yükseklikte bulunmaktadır. Bu alan Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Yaban Hayvanı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alınmıştır. Kartal Gölü ve çevresi Türkiye'nin en eski karaçam ormanlarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Doğa bilimciler için büyük bir ilgi odağıdır.
Kartal Gölü'nün bulunduğu bölgede, Sandras Dağı zirvelerinden biri olan Ulugöl Tepe'den başlayarak kuzeydoğuya doğru uzanan bir buzul vadisi yer almaktadır. Bu vadi, "Kartal Gölü Buzul Vadisi" olarak adlandırılmaktadır ve belirgin buzul aşındırma ve biriktirme şekillerini barındırmaktadır. Vadide, dik yamaçlarla çevrili bir çanak şeklinde başlayan ve basamaklı bir inişle devam eden bir profil bulunmaktadır.
Kartal Gölü çevresinde alpin bitki örtüsü hakimdir ve çayır ve mera bitkileri bakımından zengindir. Gölde küçük balıklar yaşamaktadır. Göl ve çevresindeki karaçam ormanları, nadir orman ekosistemleri oluşturarak özel bir doğal çevreyi korumaktadır.
Bu nedenlerle, Kartal Gölü'nün çevresi 1309 hektarlık bir alan olarak Tabiatı Koruma Alanı olarak ayrılmıştır. Bu alanın korunması, bilimsel ve eğitimsel çalışmalara hizmet etmesi, doğal özelliklerinin bozulmadan korunması ve insanların bu alandan faydalanabilmesi amacıyla yapılmıştır.
14- Güney Şelalesi
Denizli'nin Güney ilçesi sınırlarında yer alan ve 1. derece sit alanı olarak koruma altına alınan Güney Şelalesi, bölgenin popüler doğal güzellikleri arasında yer almaktadır. Şehre yaklaşık 56 kilometre uzaklıkta bulunan şelale, bakir doğal yapısıyla milli park olarak korunmaktadır. Cinder Dağı eteklerinde bulunan şelale, 20 metre yükseklikten beyaz köpüklü sularının akışıyla görsel bir şölen sunmaktadır. Bu nedenle fotoğraf safarileri ve doğa yürüyüşleri için önemli bir destinasyondur.
Güney Şelalesi, binlerce yılda sular ve rüzgârların şekillendirdiği kaya basamaklarından dökülen buz gibi sularıyla eşsiz bir manzara sunmaktadır. Şelalenin Menderes Nehri'ne yakınlığı, nehir yürüyüşlerinde popüler bir mola noktası olmasını sağlamaktadır. Özellikle gün batımlarında en güzel manzaraları gözlemleyebileceğiniz Güney Şelalesi'ne Güney ilçesi minibüsleri veya rehberli doğa gezileriyle kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
15- Ağlayan Kaya Şelalesi ( Yeşildere Şelalesi)
Denizli'deki Ağlayan Kaya Şelalesi, halk arasında Yeşildere Şelalesi olarak da bilinir ve bölgenin popüler doğa harikalarından biridir. Aynı zamanda şelale, bölgenin en eski yerleşimlerine de ev sahipliği yapmaktadır. Antik hazineleriyle de ilgi çeken bu büyüleyici şelale, tarih turlarının rotaları arasında yer almaktadır. Ağlayan Kaya Şelalesi, sıcak yaz aylarında bile serinlemek için ideal olan buz gibi kalan kaya göletiyle bilinir.
Şelalenin 30 metreden dökülen bembeyaz suları, yemyeşil doğal güzellikler arasında görülmeye değer bir manzaraya sahiptir. Bölgede bulunan alabalık çiftliklerinde taze balıklar ve yöresel mezeler tadabilir, mesire alanlarında dinlenebilir ve seyir teraslarında harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Hafta sonları ve yaz aylarında doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenler için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yerdir. Ağlayan Kaya Şelalesi, doğa severlere huzur veren bir atmosfer sunar.
16- İnceğiz Kanyonu
Denizli'ye yaklaşık 104 kilometre uzaklıkta bulunan İnceğiz Kanyonu, doğa sporları yapmak ve büyüleyici fotoğraflar çekmek isteyenler tarafından her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Kanyon, Denizli'nin yanı sıra komşu şehirler olan Muğla ve Aydın'dan da doğa yürüyüşleri ve fotoğrafçılık gezileri için tercih edilen bir noktadır. İnceğiz Kanyonu, masmavi dağ gölleri, yüksekten dökülen şelaleleri ve doğal seyir teraslarıyla panoramik fotoğraflar çekmek için eşsiz bir ortam sunmaktadır.
Kanyon, 6 kilometre uzunluğa ve 380 metre yüksekliğe sahiptir. Zorlu bir trekking parkuruna sahip olması ve bakir güzelliği sayesinde yılın her mevsiminde doğa severlerin ilgisini çekmektedir. İnceğiz Kanyonu, doğa yürüyüşleri, kaya tırmanışı, dağcılık, dağ bisikleti ve kamp gibi etkinlikler için ideal bir destinasyondur.
17- Ornaz Vadisi
Denizli merkezine kolayca ulaşılabilen Ornaz Vadisi, büyüleyici doğal güzellikleriyle öne çıkan bir tabiat cennetidir. Vadi, gizli şelaleleri, buz gibi dereleri, endemik bitki türleri ve yoğun çam ormanlarıyla Ege bölgesinin en güzel doğal kaçış noktalarından biridir.
Özellikle yaz aylarında piknik yapmak için hem Denizli sakinleri hem de turistler tarafından sıkça ziyaret edilen Ornaz Vadisi, kar sularıyla beslenen serin kaya göletlerinde dinlenebilir ve oksijen açısından zengin havada çocuklarınızla piknik yapabilirsiniz. Doğa fotoğrafçılığıyla ilgileniyorsanız, Denizli'den en kolay ulaşabileceğiniz doğa koruma alanlarından biri olan Ornaz Vadisi'nde eşsiz manzaraları yakalayabilirsiniz.
18- Karahayıt Kaplıcaları
Denizli, jeolojik yapısı nedeniyle şifalı kaynak sularının fışkırdığı ve sağlık turizmi açısından önemli bir merkezdir. Özellikle Karahayıt kaplıcaları, şehre yakın konumu ve sağladığı tedavi imkanlarıyla en çok ziyaret edilen sağlık merkezlerinden biridir. Karahayıt kaplıcaları, Pamukkale'nin ünlü travertenlerine sadece 5 kilometre uzaklıktadır.
Karahayıt kaplıcalarının termal suları, Türkiye'nin en yüksek radyoaktivite oranına sahiptir ve cilt, kas ve sindirim sistemi gibi birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılmaktadır. Kaplıcalar bölgesinde, kaliteli termal oteller, sağlık tesisleri ve açık-kapalı termal havuzlar gibi birçok olanak bulunmaktadır. Karahayıt kaplıcalarına, otel servisleri veya Karahayıt minibüsleriyle kolayca ulaşabilirsiniz. Yaklaşık 20-25 dakikalık bir yolculukla Karahayıt kaplıcalarına ulaşarak sağlık turizmi imkanlarından faydalanabilirsiniz.
Tarihi Yapılar ve Müzeler
1- Tarihi Buldan Evleri
Buldan evleri, Denizli'de fotoğrafçılık gezilerinin en sevilen adreslerinden biridir ve sadece 30 dakikalık bir yolculukla ulaşılabilir. Bu tarihi yapılar, rengarenk manzaralarıyla dikkat çeker. Buldan sokakları, ahşap ve cumbalı mimarili iki katlı konaklarla süslenmiş olup adeta bir açık hava müzesini andırır.
Buldan'da Osmanlı döneminde inşa edilmiş ve günümüze kadar sağlam kalmayı başarmış 100'den fazla büyüleyici konak bulunmaktadır. Bu konaklar bazıları butik otel ve müze olarak hizmet vermektedir. Konakların iç bölümlerini gezebilir ve dönem mobilyaları ve antikalarla süslenmiş odalarda harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Bu konaklar, geçmişin atmosferini yansıtan detaylarla doludur ve ziyaretçilere büyüleyici bir deneyim sunar.
Buldan evleri, tarihi ve kültürel öneme sahip yapılarıyla birlikte rengarenk görüntüleriyle fotoğrafçılar için ideal bir mekandır. Burada çekilen fotoğraflar, zengin detayları ve tarihi atmosferi ile unutulmaz kareler oluşturabilir.
2- Denizli Kaleiçi Çarşısı
Denizli Kaleiçi Çarşısı, yerli ve yabancı turistlerin alışveriş için en çok tercih ettiği yerlerden biridir. Çarşı, Denizli'nin tarihi merkezi olan Kaleiçi'nin dar sokaklarını süslemektedir. Şehrin ilk yerleşim yeri olan Kaleiçi, Anadolu Selçuklu dönemlerine kadar uzanan bir tarihe sahiptir ve günümüzde popüler bir turistik gezi alanıdır.
Kaleiçi'nin ahşap ve taş mimarili konakları arasında yer alan dükkanlarda çeşitli yöresel el sanatı ürünleri, şehrin ünlü tekstil ürünleri, bölgeye özgü baharatlar ve horoz temalı hediyelik eşyalar gibi birçok ürün bulunmaktadır. Bu dükkanlarda alışveriş yaparak güzel hatıralarla dolu bir deneyim yaşayabilirsiniz. Ayrıca, el yapımı bakır ürünlerini de görmenizi öneririm. Tarih çarşısında yüzlerce yıllık çeşmeler ve asırlık çınar ağaçları arasında keyifli akşam yürüyüşleri yapabilirsiniz.
Denizli Kaleiçi Çarşısı, hem alışveriş yapabileceğiniz çeşitli ürünler sunan dükkanlara ev sahipliği yapması hem de tarihi ve doğal güzellikleriyle etkileyici bir atmosfer sunmasıyla ziyaretçileri cezbeden bir yerdir.
3- Akhan Kervansarayı
Denizli ve çevresinde Anadolu Selçuklu Devleti'nin uzun süre egemenlik sürdüğü dönemden günümüze kalan önemli tarihi yapılar arasında Akhan Kervansarayı bulunmaktadır. Bu devasa yapı, tarih ve kültür meraklılarının mutlaka görmesi gereken bir hazine niteliğindedir. Kervansarayın II. İzzeddin Keykâvus döneminde, yaklaşık olarak 1253-1254 yılları arasında inşa edildiği düşünülmektedir.
Akhan Kervansarayı, ticaret yolları üzerinde konumlanmış ve geniş bir alana yayılmış 1100 metrekarelik bir yapıya sahiptir. Kervansaray, dikdörtgen planlı klasik bir tasarıma sahip olup, büyük bir avlu, sivri kemerli kapılar ve Anadolu Selçuklu dönemine özgü etkileyici taş oymalarıyla dikkat çekmektedir. Yapı, aslına uygun olarak restore edilerek turizme kazandırılmıştır.
Akhan Kervansarayı, hem doğa yürüyüşleri hem de tarih turları için ideal bir keşif noktasıdır. Ziyaretçiler, bu tarihi hazinenin etrafında gezintiye çıkarak hem doğal güzellikleri keşfedebilir hem de geçmişin izlerini sürebilir. Akhan Kervansarayı, Denizli'nin önemli tarihi yapılarından biri olup, bölgenin zengin kültürel mirasına ışık tutmaktadır.
4- Denizli Atatürk Evi ve Etnoğrafya üzesi
Denizli'de bulunan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün kişisel eşyalarını sergileyen Denizli Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi, tarihi önemi ve zengin koleksiyonlarıyla dikkat çekiyor. Müze, 1984 yılında restore edilmiş tarihi bir konağın içinde yer alıyor ve Merkezefendi ilçesinde bulunuyor. Müzede, Atatürk'ün kişisel eşyaları, antika silahlar ve Denizli'nin kültürel geçmişini yansıtan etnografik eserler sergileniyor.
Denizli Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi, her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Müze, pazartesi günleri hariç haftanın her günü saat 08:30 ile 17:00 saatleri arasında ziyarete açıktır. Müzeyi toplu taşıma araçlarıyla veya kısa bir yürüyüşle kolayca ulaşabilirsiniz. Konak, iki katlı ve cumbalı mimarisiyle de göze çarpmaktadır. Müzeyi ziyaret ederek Denizli'nin tarihini ve Atatürk'ün kişisel yaşamını yakından keşfedebilirsiniz.
5- Çardak Kervansarayı
Çardak Kervansarayı, tarihimizin önemli eserlerinden biridir. Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubad döneminde inşa edilen ve yaklaşık 790 yıllık bir tarihe sahip olan kervansaray, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bir tarihi hazinemizdir. Tahminlere göre 1230 yılında yapılmıştır ve sağlam mimarisi sayesinde günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
Çardak Kervansarayı, Anadolu Selçuklu mimarisinin özelliklerini yansıtan kalın duvarları ve dikdörtgen planıyla dikkat çekmektedir. Bölgenin ticaret yolları üzerinde yer alması nedeniyle hem ticaret hem de konaklama amacıyla kullanılmıştır. Kervansarayın etkileyici taş odalarında tarihte bir yolculuğa çıkabilir ve bu tarihi atmosferi deneyimleyebilirsiniz. Çardak Kervansarayı, ziyaretçilere geçmişe dair bir bakış açısı sunmakta ve tarih severler için önemli bir durak haline gelmektedir.
Tarihi ve doğal güzelliklerinin yanısıra birçok efsaneyi de bünyesinde barındırıyor.
Efsaneler
Pamukkale efsanesi, Pamukkale'nin doğal güzelliklerinin yanı sıra güzellik efsanesini de anlatan bir halk hikayesidir. Bu efsane, bir oduncu kızının çirkinliğini atlayarak Pamukkale travertenlerinin suyuna düştükten sonra güzelleştiği ve bu olayın sonrasında kadınların güzelleşmek amacıyla bu suları ziyaret etmeye başladığı şeklinde anlatılır.
Efsaneye göre, Çökelez Dağı eteklerinde yaşayan fakir bir oduncu ailesinin çirkin kızı, kendini çirkinlikten kurtarmak amacıyla Pamukkale'ye gider. Burada, travertenlerin üzerindeki sularla dolu havuza düşer ve uzun süre baygın bir şekilde kalır. Bu sırada, sudaki minerallerin etkisiyle çirkinlikten kurtulur ve güzelleşir.
Bir gün, Denizli Beyinin oğlu bu güzel kızı kanlar içinde bulur ve onu evine götürür. Kız iyileşir ve Denizli Beyinin oğluyla evlenir. Bu olaydan sonra, kadınlar güzelleşmek amacıyla Pamukkale'yi ziyaret etmeye başlarlar. Efsaneye göre, Pamukkale travertenlerinin suları güzelliği geri getiren bir etkiye sahiptir.
Pamukkale efsanesi, bölgede yaşayan halk arasında uzun süredir anlatılan bir hikaye olup, turistlerin ilgisini çeken ve Pamukkale'nin ziyaretçileri arasında popüler bir efsanedir.
Gelin Dilek Tutma Taşı olarak bilinen hikaye, Karahayıt kasabasında bulunan bir taşın etrafında dönen bir efsaneyi anlatır. Hikayeye göre, güzeller güzeli bir kızın çobanla olan aşkı, köyün beyinin oğlunun da kıza olan ilgisiyle engellenir. Bir gün nişanlısına yemek götüren kız, beyin oğluyla karşılaşır ve kendini korumak için tanrıdan yardım ister. Tanrının yardımıyla kız ve atı, taşa dönüşerek kendilerini korur.
Bu olaydan sonra, gelinlerin mutlu bir evlilik yaşamı sürmek için bu taşı ziyaret etmeleri geleneği ortaya çıkar. Genç kızlar, Karahayıt kasabasındaki bu taşa gelerek tanrıdan dileklerde bulunurlar. Bu geleneğe göre, taşı ziyaret eden gelin adayları mutlu bir evlilik ve aşk dolu bir yaşam dileklerini ifade ederler.
Gelin Dilek Tutma Taşı, hala günümüzde ziyaretçilerin ilgisini çeken bir yerdir. Karahayıt kasabasına gelen genç kızlar ve çiftler, burada dileklerde bulunarak mutlu bir evlilik temennisinde bulunurlar. Bu taş, geçmişte yaşanan bir hikayenin sembolü haline gelmiş ve yerel bir efsane olarak süregelmiştir.
Denizli’de Ne Yenir?
Denizli'nin geleneksel yemek türleri ve beslenme alışkanlıkları zengin ve çeşitlidir. İşte bazı örnekler:
Çorbalar: Denizli mutfağında çorbalar önemli bir yer tutar. Kedi börülcesi çorbası, mercimek çorbası, domates çorbası, kuru börülce çorbası, tarhana çorbası, ovmaç çorbası gibi çeşitli yöresel çorbalar mevcuttur.
Et Yemekleri: Denizli'nin et yemekleri de oldukça popülerdir. Tas kapaması, kumbar dolması, sirkeli et, nohutlu et, tandır, kol dolması, ciğer sarma, saçta işkembe gibi çeşitli et yemekleri yöreye özgü lezzetler arasındadır.
Sebzeli Yemekler: Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluşturur. Patlıcanın çeşitli şekillerde kullanıldığı yemekler ön plana çıkar. Kuru patlıcan dolması, patlıcan gözlemesi gibi çeşitli patlıcan yemekleri mevcuttur. Ayrıca taratorlu börülce salatası, ebe gümeci salatası, filiz salatası gibi yöreye özgü salata çeşitleri de bulunur.
Börek ve Tatlılar: Ege Bölgesi'nin etkileriyle Denizli mutfağında da börek ve tatlı çeşitleri bulunur. Yufka ile yapılan şipit, bazdırma gibi çeşitli börekler yöreye özgüdür. Tatlılar arasında ise güllü kadayıf, kabak tatlısı, sütlü irmik helvası gibi lezzetler yer alır.
Beslenme Alışkanlıkları: Denizli'de beslenme alışkanlıkları mevsimlere göre değişiklik gösterebilir. Kış aylarında darı, kavurga, ceviz, kestane gibi yiyecekler tüketilirken, yaz aylarında türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz gibi serinletici yiyecekler tercih edilir. Ayrıca, yöreye özgü bir alışkanlık olan "yat geber ekmeği" ise yatmadan önce yenir.
Denizli mutfağı zengin ve çeşitli lezzetleriyle öne çıkar ve yerel tatlarını korumaya devam etmektedir.
Bizi instagramdan da takip etmeyi unutmayın. https://www.instagram.com/turkiyeningezginleri